Son dönemde beklenen kaymakam ve mülki idare amirlerinin kararnamesi çıktı.

Bu kararname, ülkemizde birçok kaymakam ve mülkî idare amirlerinin görev yerlerinin değişmesine neden oldu.

 Diyarbakır da bu değişikliklerden nasibini aldı; yedi kaymakam ve iki vali yardımcısının görev yerleri değişti. Yerlerine yenileri atandı. Ancak Diyarbakır'ın beklediği asıl kararname, valiler kararnamesidir.

Diyarbakır'da halkla kaynaşacak, dertleşecek, halkın dertlerine ortak olacak, Hazreti Ömer adaletini üretecek bir valiye ihtiyaç duyuluyor.

Diyarbakır gibi dinamik ve hassas bir bölgede, halkın güvenini kazanacak, onların dertlerini dinleyecek ve sorunlarına çözüm üretecek bir yöneticinin varlığı büyük önem taşıyor.

Halkın güvenini kazanmak, onların gönlüne dokunmak, adil ve şeffaf bir yönetim sergilemek, Diyarbakır'ın geleceği için hayati önem arz eder, vali ataması.

 Bu nedenle, bölgeye atanacak valinin bu özelliklere sahip olması bekleniyor.

Son günlerde Türkiye'nin gündemini meşgul eden olaylardan biri, Kayseri'de yaşanan olaylar oldu. Bu olaylar, hepimizi derinden etkiledi ve üzdü.

Kayseri'de yaşananlar tam anlamıyla bir vandallık örneğidir. Hiçbirimiz, Müslüman veya insan kalbi olan hiçbir birey, bu olayı tasvip edemez.

Olayların detaylarına baktığımızda, bu olaylarda bir provokasyonun kokusunu almak mümkün.

Suriye ile tam diyaloğun geliştiği bir dönemde bu tür olayların patlak vermesi tesadüf olamaz. Başka devletlerin müdahalesi veya Türkiye'yi karıştırmak isteyen şer odaklarının bu tür olayları plânlamış olabileceği ihtimali göz ardı edilmemelidir.

 Bir insanın suç işlemesi durumunda, cezayı devlet verir. İster Türk vatandaşı olsun ister yabancı, suç işleyen kişi devlete hesap verir.

İnsanların kendi elleriyle adalet sağlamaya çalışması, sokakların karışmasına, halkların birbirine düşman olmasına neden olabilir.

Suç işleyene devlet, gerekli cezayı verir; bireylerin kendi başlarına cezalandırma yoluna gitmesi kabul edilemez.

Bu olaylar, bize bir kez daha insanlık değerlerini hatırlatıyor. İnsanların evlerini yakmak, arazilerini tahrip etmek, mallarına ve canlarına zarar vermek insanlık dışıdır.

 Bu tür davranışlar, hiçbir şekilde kabul edilemez ve insanlık değerleriyle bağdaşmaz.

 Bu kişiler bizim misafirlerimizdir ve biz gönlümüzü onlara açmışız.

 Misafirperverlik, hoşgörü ve insanlık değerlerine sahip çıkmak, bizim kültürümüzün ve inancımızın bir parçasıdır.

Son zamanlarda sosyal medyada paylaşılan ırkçı ve faşist söylemler, bu olayları daha bir körüklüyor. Türkiye'nin bu tür kesimlerin etkisinden kurtulması gerekmektedir.

 Irkçılık, faşizm ve ayrımcılık, toplumsal barışı tehdit eden unsurlardır.

Bu tür söylemler, toplumda nefret ve düşmanlık tohumları eker. Türkiye, tarih boyunca farklı kültürleri, dinleri ve etnik grupları bir arada barındırmış bir ülkedir.

Bu çeşitlilik, bizim zenginliğimizdir ve bu zenginliği korumak hepimizin sorumluluğudur.

Sonuç olarak, Diyarbakır'da yaşanan görev değişiklikleri, bölgenin geleceği için önemli bir adım olabilir.

Yeni atanan kaymakam ve vali yardımcılarının, halkla kaynaşarak, onların dertlerini dinleyerek, adil ve şeffaf bir yönetim sergilemeleri büyük önem taşımaktadır.

Aynı şekilde, Kayseri'de yaşanan olaylar bize, insanlık değerlerine sahip çıkmamız gerektiğini bir kez daha hatırlatıyor.

Irkçılık ve faşizm gibi zararlı söylemlerden uzak durarak, toplumsal barışı ve birlikteliği korumak hepimizin sorumluluğudur.

Türkiye'nin geleceği için, hoşgörü, adalet ve insanlık değerlerine sahip çıkmak, en büyük görevimiz olmalıdır.