Bir gurup emekli general gece yarsı bazı internet sitelerinde servis edilerek bildiri yayınlamasına her kesimden tepkiler geldi.

Artık Türkiye eski Türkiye değil, herkes bilsinki gece yarısı muhtıralarla, bildirilerle ne farklı iradeler gelir ne de hükümetler devrilir, o devir bitti, bu tür emeller tarihin çöplüğünde yerini almaya mahkumdur.. Milletinin seçtiği ancak milletin iradesi ile değişir. Gerekiyorsa millet sandıkta gerekeni yapar.

Türkiye’de mağduriyet üzerine yapılan siyasette hiçbir parti prim ve oy kazanmadı. millet zamanı geldiğinde gereken dersi sandıkta verebilecek iradededir.

Yayınlanan bir bildiri ile sanki hükmet gidecekte, askeri cuntamı gelecek, artık o kadar önemli bir konu değil bu tür rijit çıkışlar.  Günlerce de üzerinde tartışılacak bir konu değil.

Maalesef insanların hassasiyetleri üzerinden yapılan istismar siyaseti Türkiye nin olağan olarak

karşılanan kötü alışkanlıklarından. Bu artık 2 değil 5 değil. İşin ucunu kaçıran siyasetçiler samimi

olmamakla birlikte birde insanları bu kötü emellerine alet ediyorlar.

Burada mesele yalnızca ülkenin gerçek gündemi olan ekonomi ve pandemiyle mücadeleyi az

konuşulur kılmak için sahte gündem yaratmak değil. Yaratılan sahte gündemin içeriğine de dikkat

etmek gerek.

Ancak ekonominin geldiği şu noktada, bu popülist anlayış, suni mağduriyetler üzerinden oy

kazanmaktan oldukça uzaktır ve ne kadar cımbızla çekilirse çekilsin iktidara mağduriyet çıkmaz.

Eğer bir toplumda özgürlük yoksa özgürlüğü talep eden birileri mutlaka olacaktır. Eğer bir toplumda

adalet ve eşitlik yoksa o toplumda adalet ve eşitlik talep eden birileri mutlaka çıkacaktır, bu böyle.

Sistemin yarattığı ‘maduriyetler’ sistemin karşısına ‘talepler’ olarak çıkıyor. Bu mağduriyetlerin

olmadığı bir toplumu düşünün bir. Adaletin, eşitliğin ve özgürlüğün sağlanmış olduğu bir toplumu.

Böyle ideal bir toplum olabilir mi? Bu soruya evet demek zor. Ama fark etmiyor. İnsanların hayal gücü böyle bir ideali özlüyor ve istiyor.

O nedenle her seferinde ‘mağduriyetler’ daha fazla özgürlük, daha fazla eşitlik ve daha fazla adalet

talepleri olarak geri dönüyor.

O nedenle ‘mağduriyetler’ demek aslında ‘talepler’ demek. Var olanın değişmesini isteyen talepler

Demektir.