Bugun...


Zeki Özer

facebook-paylas
Dostluk üzerine…
Tarih: 16-01-2021 00:03:00 Güncelleme: 16-01-2021 00:03:00


İnsan hayatı sorumluluklarla doludur. Ders çalışma, iş, aile… Hayatın stresine karşı, iyi arkadaşlar adeta sığınak gibidir. Ancak tüm arkadaşlıklar güven içerisinde ilerlemiyor. Peki, gerçek arkadaşlık nedir? Bir dostluğun sahte oluşu nasıl anlaşılır.

Uzak durmanız gereken insanların ortak özellikleri bellidir. Yalan söyler ve dedikodu yaparlar. Hepimiz bu insanların tehlikeli olduklarını biliyoruz. Yalancılar. Dedikodular. Hepimiz, bu insanların tehlikeli olduğunu biliyoruz. Bu tür kişilerle arkadaşlık kurmaktan mümkün olduğu kadar uzak durmak gerekir. Bazen, kötü dostlukların bize verdiği zararlardan haberdar olamayabiliriz. Ancak hayal kırıklığıyla sonuçlanan her dostluk, insanın değer algısından çok şey götürür.

Günümüz toplumu, fedakâr olmayı değil egoist olmayı özendirse de içten bir muhabbetle birbirine bağlı arkadaşların varlığı, bütün bu modern hastalıkların üstesinden gelmeye yetecektir.

Her insan yaşamında ‘gerçek bir dost’ arayışı içindedir. Mutlu anında da zor zamanlarında da yanında olacak, koruyup kollayacak, sorunlarının çözümünde destek olacak, sadık bir dosta ihtiyaç duyar.

Dostluklarda zamanın önemi olmamalı, başın ne zaman sıkışırsa sıkışsın, koşabilmeli, kapısını çaldığında gözlerindeki o bakışı anlayabilmeli.

Dostluk, fedakârlık demektir. Her şeyini dostun için feda edebilirsin, onu zor durumdan kurtarmak için bunu hiç düşünmeden yaparsın. Onu mutsuz görmemek için elinden gelen her şeyi yapar, en önemlisi de yanında olduğunu her zaman hissettirirsin.

Gerçek dostluk, kişisel çıkar karşısında kurulan bir ilişki değildir, zevklerin ve düşüncelerin uyuşmasıdır. 

Gerçek dost arkadan konuşan değil, iyiyi de, kötüyü de yüzüne açık yüreklilikle söyleyen insandır. Gerçek dostluklar, yalanlar ve sahte davranışlarla kurulmaz ve devam edemez. 

‘’Yüz bardak sütle dolu olan bir kaba bir bardak su dökün; döktüğünüz su sütün özelliklerini alır ve süt fiyatını edinir. Yüz bardak suyun bulunduğu bir kaba bir bardak süt dökün; süt, sağlık verici ve besleyici özelliklerini yitirir, suyun kendisi gibi olur. ” 

Gerçek dostluk ise; ferdi ilişkilerden kurulduğu gibi aileler, toplumlar veya milletlerarası ilişkilerde de kurulur. Güven duygusu içinde aralarında iyi münasebetler bulunan insanlar, aileler, sivil toplum örgütleri ve milletler de birbirleriyle gerçek dostturlar.

Dost kolay kazanılmaz. İlgi ister, sevgi ister ve zaman ister. Fakat bazı insanlar birbirleriyle hemen kaynaşabilirler ve çabuk dost edinirler. Bunlar dost canlısı insanlardır.

Oysa dostluğun sağlam temellere dayanması için, kişinin çevresindekileri iyi tanıması gerekir. Çevresindekileri iyi tanımadan edinilen menfaat dostlukları sonunda hüsranla biter.

Bazı insanlar menfaatleri icabı, kısa sürede yakınlık kurarak dost gibi davranıp arkadaş olurlar. Buna bürokraside çok rastlanır. Menfaatleri bitince de sizi tanımazlar bile.

Bunlar özde değil, sözde olan sahte dostturlar. Dost bilinen bu kimselerden her an kötülük, yani dost kazığı görebilirsiniz. Eğer paylaşacak dostlarınız yoksa iyi şeylere sahip olmanın, bence hiçbir zevki yoktur.

 

Atalarımız boşuna dememişler ‘’Dost ağlatır, düşman güldürür” derler.

Çok doğru. Gerçek dost olan kimsenin söylediği sözler, bazen acı da olsa o insanın iyiliğine ve yararınadır. Onun için sevilen, güvenilen, yakın arkadaş ve dost seçerken çok dikkatli olmak gerekir. Gerçek dostluk üzerine yaşanmış bir hikâye kulağımıza küpe olsun diye. Hikâye şöyle;

Genç adamın biri,Dermiş babasına her gün; ‘Benim de dostlarım var, sendeki dost gibi'

Baba, itiraz eder, olmaz öyle çok dost, hakikisi Belki bir, belki iki, Fazlasını bulamazsın gerçek, hakiki... Devam eder durur konuşma... Aralarında başlar bir tartışma, Karar verirler bir sınava, Dostun hakikisini anlamaya... Bir akşam bir koyun keserler Ve koyarlar çuvala,

Baba der ki oğluna, 'Hadi al bu çuvalı, şimdi götür dostuna' Çuvaldan kanlar damlamakta,

Sanki öldürmüşler de bir adamı, Koymuşlar çuvala,  Dıştan böyle sanılmaktadır, Delikanlı sırtlar çuvalı, Gider en iyi bildiği dostuna, çalar kapıyı,  O dost, bakar ki bir çuval, hem de kanlı, Kapar hızla kapıyı delikanlının suratına, Almaz içeri arkadaşını, Böylece tek tek dolaşır delikanlı, Kendince tanıdığı, sevdiği dostlarını,   Ne çare, hepsinde de sonuç aynıdır, Evlat geriye döner, Ama içten yıkılır... Babasına dönerek; 'haklıymışsın baba' der, Dost yokmuş şu dünyada ne sana, ne de bana, Baba 'hayır Evlat'der, benim bir dostum var bildiğim, Hadi, çuvalı alda bir kerede git ona, Genç adam, çuvalı sırtlar tekrar,

Alnından ter, çuvaldan kanlar damlar... Gider, baba dostuna,

Kabul görür, sevinir, O dost, delikanlıyı alır hemen içeri, Geçerler arka bahçeye, Bir çukur kazarlar birlikte, Çuvaldaki koyunu gömerler adam diye, Üzerine de serpiştirirler toprak,

Belli olmasın diye dikerler sarımsak... Genç adam gelir babasına; 'Baba, işte dost buymuş' diye konuşunca, Babası; 'daha erken, o belli olmaz daha, Sen yarın git O'na, çıkart bir kavga, Atacaksın iki tokat, hiç çekinmeden ona, İşte o zaman anlaşılacak, dostun hakikisi,

Sonra gel olanları anlat bana...' Genç adam, aynen yapar babasının dediğini, Maksadı anlamaktır dostun hakikisini, Babasının dostuna istemeden basar iki tokadı,

Der ki tokadı yiyen DOST; 'Git de söyle babana, Biz satmayız sarımsak tarlasını  böyle iki tokada'



Bu yazı 5465 defa okunmuştur.

FACEBOOK YORUM
Yorum

YAZARIN DİĞER YAZILARI

Bizi Takip Edin :
Facebook Twitter Google Youtube RSS
HAVA DURUMU
YAZARLAR
ÇOK OKUNAN HABERLER
  • BUGÜN
  • BU HAFTA
  • BU AY
SON YORUMLANANLAR
  • HABERLER
  • VİDEOLAR
HABER ARŞİVİ
NAMAZ VAKİTLERİ
HABER ARA
YUKARI