“Kahramanmaraş depremi”nin yaralarını sararken, Sur’u da kurtarmalıyız

Van’ın serin rüzgârı yüzümü ıslatırken aklım hâlâ Diyarbakır’da…
Memleketten kilometrelerce uzakta olsam da yüreğim Sur’un dar sokaklarında, taş evlerinin gölgesinde çarpıyor. Hepimiz “Kahramanmaraş depremi”nin acısını hâlâ iliklerimizde hissederken, şehrimin başka bir felaketle boğuştuğunu görmek içimi dağlıyor: uyuşturucu bataklığı.

Bir çığlık yükseldi: “Sur’da uyuşturucu istemiyoruz!”

Bugün, HÜDA PAR Diyarbakır İl Başkanı Zeynul Abidin Gülsever, Sur esnafının feryadını yetkililere duyurdu: “Sokak aralarında sandalyeye kurulup uyuşturucu satan baronlara, kaldırım işkencesine ve camilerdeki hoyratlığa artık DUR denilsin.” gür bir sesle haykırdı:

“Sur’da uyuşturucunun kökünü kazıyacağız!”

Bu söz yalnızca bir temenni değil; Sur’un kanayan yarasına tuz basmak yerine merhem sürme iddiası. Çünkü Sur artık sıradan bir “ilçe” değil, çocuklarını eroin çetelerine kaptırmaktan korkan annelerin, enkazlardan sonra bir de buharlaşan gençlik umutlarının adı oldu.

Vali, emniyet ve millet – omuz omuza mıyız?

Ben bu satırları Serhat diyarından, Van Gölü’nün mavi kucağından yazarken; Diyarbakır Valisi, Emniyet Müdürü ve sokaktaki Mehmet Amca aynı masada mı oturuyor, aynı kararlılığı mı paylaşıyor?

Paylaşmak zorundayız!..

Çünkü Sur’da bir tek genç daha uyuşturucu penceresinden düşerse, yarın Diyarbakır bütünüyle karanlığa gömülür.

Taş sokaklarda umut büyütmek

Kiminin evinin duvarı hâlâ “tasarrufa mı gidildi?” diye tartışılan restorasyon planları yüzünden yarım, kiminin kalbi Kahramanmaraş sarsıntısının ardından paramparça. İşte tam o noktada şehrimin evlatları, “Bir çekip geçerim, unuturum” sahtekârlığıyla zehre bulaştırılıyor.

Ben diyorum ki:
— Sur’u yalnız bırakmayacağız!

Bu mücadele öyle masa başı raporlarıyla, dekor kokan toplantı fotoğraflarıyla kazanılmaz. 

Emniyet sokakta olacak, öğretmen sınıfta, muhtar kapı kapı gezecek, biz gazeteciler de her taşı kaldırıp altına bakacağız. 

Uyuşturucu satıcısına soluk aldırmayacağız.

Korkmayalım: Sert olmanın zamanı

Bazıları “Dilini yumuşat” der. Hayır, yumuşatmayacağım!
Çünkü Sur’un üstüne çöken bu zifiri gecede lafı yuvarlamak hıyanettir.

Bugün Van’dan Diyarbakır’a tek bir söz gönderiyorum:

Sur’u kurtarmak, Diyarbakır’ı kurtarmaktır;
Diyarbakır’ı kurtarmak, Türkiye’nin onurunu kurtarmaktır.

Hep birlikte o onuru savunmaya çağırıyorum sizi.

Gençlerimize sahip çıkalım ki yarın, bu ülkenin temelleri yeniden sarsıldığında taşıyacak sağlam omuzlar bulabilelim.

Son söz

Memleket için hayırlı işlerde bazen uzaklara düşmek gerekiyormuş; ama uzaklık, meseleye sırt dönmek değildir.

Bugün Van’dan doğan bu sert ses, Diyarbakır’ın taş duvarlarında yankılansın:

Sur’da uyuşturucuya yer yok!..

Varsa da – gömün gitsin.