Bugun...


Tarık Ziya Gücüm

facebook-paylas
Türkiye kaybederse, Kudüs kaybeder, Mekke ve Bağdat kaybeder
Tarih: 18-01-2021 00:02:00 Güncelleme: 18-01-2021 00:02:00


Yirmi birinci yüzyıla şekil veren yepyeni bir dünya düzeninde Türkiye eksen devlet olarak yeniden kuruluyor.

Türkiye, ABD’nin mutfak tezgahında bir ülke iken bugün ABD çıkarlarına göre değil, kendi milli hesaplarına göre hareket eden bir ülke konumunda, İçeride ve dışarıda ABD vesayetine savaş açıyor.

Türkiye, geçmişte ‘’varlığım batı varlığına armağan olsun ‘’şiarıyla sabahları uyanırken bugün hak ve adalet için onurlu bir savaş verdiğindendir, Batı için tehdit haline geliyor.

Foreign Affairs dergisi Temmuz/Ağustos tarihli sayısında yayınlanan "Türkiye Ortadoğu’yu Yeniden Keşfediyor" başlıklı makalede şöyle yazıyor "bu ülkenin dış siyasetindeki belirgin bir değişim büyük oranda gözlerden kaçtı, Türkiye onlarca yıldır süren pasif tutumunun ardından, şimdi Ortadoğu'da önemli bir aktör olarak boy göstermeye başlıyor."

23 Ekimde, Stratfor.com da yayınlanan bir değerlendirmede de, şu sonuca varılıyor, "Türkiye, hızla yükselmekte olan bölgesel bir güç -ya da en geniş anlamda, Küçük Asya’da yerleşik, ancak siyasi, ekonomik ve askeri güçleri bir arada tasarlayan, muazzam stratejik güce sahip, bir bölgesel egemen gücün yaratılması sürecinin başlangıcı- olarak görülmelidir."

Buna Mukabil, ABD ve Avrupa Birliği: ‘’Türkiye çok büyüdü. Avrupa’yı tehdit ediyor. Atlantik ekseninden uzaklaşıyor. Kontrol alanımızdan çıkıyor. Yeni bir merkez güç inşa ediyor. Kendi coğrafya havzasını oluşturuyor. Kafkasya’da, Libya’da, Kızıldeniz’de, Basra Körfezi’nde, Orta Afrika’da, Orta Asya’da hatta Güney Asya’da etkinliğini alabildiğine artırıyor. Batı’nın sömürge alanlarını daraltıyor’’ diye bas bas bağırıyor.

Türkiye, ABD ve Avrupa’nın çağdaş sömürge politikalarını geçersiz kılarken başta Akdeniz ve Ortadoğu da bütün AB ile boy ölçüşüyor. AB’nin yamuk duruşu karşısında Türkiye’nin dimdik siyasi duruşu Yeni bir dünyanın kapısını aralıyor. AB de ufukta gözükmeye başlayan Avrupa baharları ile içten içe kaynarken, Türkiye alabildiğine Dünyaya açılıyor.

Evet, buna karşılık “Müdahale etmeliyiz. Türkiye’yi durdurmalıyız” diyorlar.

Bundandır; ABD ve AB Türkiye karşıtı herkesle, terör örgütleri dâhil, işbirliği yapıp akıl almaz düşmanlıklar sergiliyor.

Bundandır, Türkiye ekonomisine ve savunma sanayisine tüm yaptırım ve saldırılar.

Bundandır, yerli taşeronlar ve muhalefet üzerinden olur olmaz bahanelere sarılıp ince ayarlarla üniversite gençleri meydanlara davet edilmektedir.

Bundandır; Daha düne kadar İslam Dünyası için İslam devleti iddiası ile devrim ihraç etmeye çalışan bir İran, Türkiye’nin İslam dünyası için yeni bir umut olması karşısında tarihten gelen fars asabiyeti ile İsrail ve ABD’nin içinde olduğu şer cephesi safında durmaktan çekinmemektedir.

Orta doğuda Pers İmparatorluğu hedefine dönüşen bir İran, bugün İslam coğrafyalarının hamisi güçlü ve büyük bir Türkiye ile karşılaşıyor. Bu yüzdendir Türkiye’yi durduracak her projede gizli açık rol almaktan çekinmemektedir.

Küresel ölçekteki şer cephesinin içerdeki sözcülüğünü ve temsilciliğini yapan, Neredeyse Milli bir muhalefet partisinden çok, kurtuluş savaşında zararlı cemiyetler gibi çalışan, Genlerinden gelen özgüven yoksunu mandacı bir mantıkla ABD’nin yeni başkanına, Türkiye’ye müdahale et çağrıları yapan bir siyasi parti ve ortaklarının yaptığı hiçbir şey, iç politika ve muhalefet olmak ile izah edilemeyecek kadar tehlikeli bir gidişattır.

Bu gidişat politik açıdan ancak küresel organizasyonun içerideki taşeronu olmak ile izah edilebilir

Hesap o kadar büyük ki CHP ile muhafazakâr muhalefeti, İyi Parti ile HDP’yi Kanka yapıp hafta sonları birbirlerine çay içmeye gidecek kadar can ciğer kuzu sarması yapabiliyor.

Türkiye, tarihine, İslam coğrafyalarına, mazlum halklara Afrika ve orta doğunun susuz kalmış talihine sahip çıkıyor.

Sömürülmeye çalışılan coğrafyalara Hami oluyor, gerektiğinde su oluyor, gerektiğinde sığınak oluyor ve gerektiğinde İHA olup özgürlüğü elinden alınmış İslam coğrafyalarının özgürleşmesini sağlıyor.

Evet, Türkiye bunları yaparken bunu sadece bir milletin, ülkenin yükselişi olarak görmüyor. Yeniden kurulan, kurulacak olan, yepyeni bir dünya düzenin işaretlerini veriyor.

Yeni Türkiye1920’de Sömürgeciliğe ve Mandacılığa karşı Anadolu’da yapılan kurtuluş savaşını bugün küresel ölçekte yapmaktadır.

Dünyanın kaderinin beş ülkeye bırakılamayacağını, onurlu bir dünya için mücadele verilmesi gerektiğini haykırıyor.

Bu mücadelede Türkiye kaybederse Kudüs kaybeder, İstanbul ve Diyarbakır kaybeder, Bağdat ve Mekke kaybeder, Kafkasya kaybeder.

Vesselam

 



Bu yazı 6352 defa okunmuştur.

FACEBOOK YORUM
Yorum

YAZARIN DİĞER YAZILARI

Bizi Takip Edin :
Facebook Twitter Google Youtube RSS
HAVA DURUMU
YAZARLAR
ÇOK OKUNAN HABERLER
  • BUGÜN
  • BU HAFTA
  • BU AY
SON YORUMLANANLAR
  • HABERLER
  • VİDEOLAR
HABER ARŞİVİ
NAMAZ VAKİTLERİ
HABER ARA
YUKARI