Bugun...



AHÎLİK VE İSLAMDA TİCARET AHLAKI

Bu haftaki Cuma sohbetlerinin konuğu Diyarbakır İl Müftüsü Celal Büyük oldu. Sohbette Ahîlik geleneği ve İslam ticaret ahlakı ele alındı.

facebook-paylas
Tarih: 26-09-2025 00:01

AHÎLİK VE İSLAMDA TİCARET AHLAKI

 

 

 

Mehmet Zeki ÖZER

 

13. yüzyılda Anadolu’da ortaya çıkan Ahîlik teşkilatı, esnaf ve zanaatkârları bir araya getirerek iş ahlakını, dayanışmayı ve kaliteli üretimi esas alan bir sistem olarak günümüze kadar etkisini sürdürdü.

 

Arapça “kardeşim” mânasındaki ahî kelimesinden gelen bu adın Türkçe’deki akıdan (cömert) türetildiğini ileri sürenler de vardır. Temelde Kur’an’a ve Hz. Peygamber’in sünnetine dayandırılan prensipleriyle İslâmî anlayışa doğrudan bağlı olan Ahîliğin, tasavvufta önemli bir yeri bulunan “uhuvvet”i hatırlatmasından dolayı da kolayca yayılması ve kabul görmesi mümkün olmuştur. Bu teşkilâtın Anadolu’da kurulmasında fütüvvet teşkilâtının büyük tesiri vardır. İslâm’ın yayılmasına paralel olarak Suriye, Irak, İran, Türkistan, Semerkant, Endülüs, Kuzey Afrika ve Mısır’da esnaf ve sanatkârlar arasında yaygın olduğu bilinmektedir. Türkler, İslâmiyet’i kabul etmeleri ve Anadolu’ya yerleşmelerinden itibaren fütüvvet ülküsünü benimseyip kendilerine has yiğitlik, cömertlik ve kahramanlık vasıflarıyla süslemişlerdir. Bununla birlikte Ahîliğin temel belirleyicisi olan İslâmî-tasavvufî düşünüş ve yaşayış her devirde ve bölgede geçerliliğini korumuştur.

Ahilik, 13. yüzyılda Anadolu'da ortaya çıkan, esnaf ve zanaatkârları bir araya getiren, iş ahlakını, dayanışmayı, kaliteli üretimi ve dürüst ticareti esas alan bir teşkilat, bir sosyo-ekonomik sistem ve ahlak okuludur.

Temel kurucusu Ahi Evran kabul edilir.

Ahilikte her meslek bir "lonca" içinde örgütlenmişti. Her loncanın bir başı ("Ahi Baba" veya "Kethüda") vardı. Bir usta, yanında çalışan çırak ve kalfalarından sorumluydu.

Bir kişinin Ahilik yolunda ilerlemesi şu aşamalardan geçerdi:

1. Yiğit: Teşkilata yeni kabul edilen genç çıraklardı.

2. Yamak: Çıraklığa hazırlanan en alt seviye.

3. Çırak: Bir ustanın yanında mesleği öğrenmeye başlayan kişi.

4. Kalfa: Mesleğin inceliklerini öğrenmiş, ustaya yardım eden kişi.

5. Usta: Mesleğinde tam yetkinliğe ulaşmış, kendi işyerini açabilecek kişi. Ustalık töreni yapılırdı.

6. Ahi: Ustalığın yanı sıra yüksek ahlaki niteliklere de sahip olan kişi.

7. Halife: Loncaları denetleyen, Ahi Babalığa aday kişiler.

8. Şeyh / Ahi Baba: Tüm şehir veya bölgedeki Ahi teşkilatının başı.

 

İslam’da ticaret ahlakı:

İnsanlık tarihi boyunca ticaret, toplumların ekonomik, sosyal ve kültürel hayatında önemli bir rol oynamıştır. Ancak ticaretin sadece kazanç elde etmeye yönelik bir faaliyet olarak görülmesi, çoğu zaman haksızlık, aldatma ve sömürü gibi olumsuzlukları beraberinde getirmiştir. İslam dini ise ticareti, insanın helâl kazanç peşinde koştuğu ve aynı zamanda ahlaki değerlerini yaşama fırsatı bulduğu bir alan olarak ele almıştır. Kur’ân-ı Kerîm’de ve Hz. Peygamber’in sünnetinde ticaret, güven, adalet, doğruluk ve karşılıklı rızaya dayalı bir muamele olarak tasvir edilmiştir. Bu sebeple Müslüman için ticaret, sadece dünya malı elde etmenin değil; aynı zamanda Allah’ın rızasını kazanmanın da bir vesilesidir. Buna dair bazı ilkeler aşağıdaki gibi sıralanabilir.

 İslam Ticaret Ahlakının Temel İlkeleri

1. Dürüstlük ve Doğruluk

Kur’an, ticarette aldatmayı yasaklamıştır:

“Ölçtüğünüz zaman tastamam ölçün, doğru terazi ile tartın.” (İsrâ, 35)

Hz. Peygamber (s.a.v.) ise, “Bizi aldatan bizden değildir.” (Müslim, Îmân, 164) buyurarak ticarette dürüstlüğün imanla bağlantılı olduğunu vurgulamıştır.

2. Adalet ve Kul Hakkı

Ticarette haksız kazanç, fahiş fiyat, stokçuluk ve tekelcilik yasaklanmıştır. Kul hakkı, İslam’da en ağır günahlardan sayılmıştır.

3. Helâl Kazanç

Faiz (ribâ), kumar, içki ve haram malların alım satımı kesin olarak yasaklanmıştır. Müslüman tacirin kazancı meşru yollardan ve Allah’ın rızası doğrultusunda olmalıdır.

4. Karşılıklı Rıza

Kur’an-ı Kerimde Yüce Allah c.c., “Ey iman edenler! Mallarınızı aranızda batıl yollarla yemeyin; ancak karşılıklı rıza ile yapılan ticaret böyle değildir.” (Nisâ, 29). Zorla satma veya aldatma yolu ili olan alış verişler İslam’a aykırıdır. Günümüzde toplumun en çok muzdarip olduğu konuların başında bu ilkeye aykırılık gelmektedir.

5. Sözleşmeye Sadakat

Ticarette verilen söz ve yapılan akitlere bağlı kalmak ahlaki bir sorumluluktur: “Ey iman edenler! Akitlerinizi yerine getirin.” (Mâide, 1). Bu ilkeye riayet etmek günümüzde çok ciddi darbe almıştır. Öyle ki bir gün sonra denilen bir iş haftalarca uzayabilmaktedir.

6. İhsan ve Kolaylık

Hz. Peygamber (s.a.v.): “Allah, alışverişte kolaylık gösteren kimseye rahmet etsin.” (Buhârî, Büyû‘, 16). Pazarlıkta hoşgörülü davranmak ticaretin bereketini artırır. Hem alıcı hem de satıcıyı memnun edip toplumdaki güven ve huzuru artırır.

Bugün gelinen noktaya baktığımızda maalesef durumlar içler acısıdır.. Çarşıda, pazarda, markette güven sarsılmış durumda. Bir bakıyorsunuz etikette yazan fiyat kasada değişiyor. İnternetten sipariş edilen ürün, görseldekinin yarısı kadar çıkıyor. Bazı esnaflar, müşteri sormadıkça malın kusurunu söylemeyi kendine görev bilmez hale gelmiş. Daha da vahimi, ekonomik dalgalanmaları fırsata çevirip vatandaşın sırtına fahiş fiyat yükleyenlerin sayısı artmaktadır..

Oysa Ahilik anlayışı ve İslam ticaret ahlakında müşteri sadece “müşteri” değil, aynı zamanda “kardeş”tir. Onu kandırmak, kısa vadede kâr gibi görünse de uzun vadede hem bereketi hem de itibarı kaybettirir. Esnafın sermayesi sadece malı değildir; aynı zamanda güvenidir. Güveni yitiren bir tüccar, en büyük kaybı yaşamış demektir.

Dikkat edin, son yıllarda iş dünyasında “etik değerler”, “sosyal sorumluluk”, “kurumsal güvenilirlik” gibi kavramlar sıkça konuşuluyor. Oysa bunlar bizim kültürümüzde yabancı kavramlar değil. Yüzyıllar önce Ahilik teşkilatı zaten aynı ilkeleri hayata geçirmişti. Dürüstlüğü, kalitede istikrarı, çalışanına ve müşterisine adil davranmayı, kazancın sadece cebimizi değil, vicdanımızı da doyurması gerektiğini öğretmişti.

Bugün ticaret hayatında en çok ihtiyaç duyduğumuz şey, Ahilik geleneğini yeniden hatırlamak ve İslam’ın ticaret ahlakını içselleştirmektir. Çünkü ekonomik krizler gelip geçer, fiyatlar artar ya da düşer; ama güven ve ahlak kaybolursa, bunun telafisi yoktur.

Kısacası, ister holding sahibi olalım ister küçük bir dükkân işletelim; hepimizin ortak görevi ticaretin ahlakını korumaktır. Helal kazanç sadece soframızı değil, kalbimizi de bereketlendirir. Bugün unuttuğumuz bu basit hakikati yeniden hatırlamaya ihtiyacımız var. Çünkü insanlığın en büyük açlığı, aslında güven açlığıdır.

Sonuç olarak İslam’da ticaret, sadece mal alışverişi değil; aynı zamanda ahlaki, sosyal ve dinî bir sorumluluk alanıdır. Kazanç helâl yoldan olmalı, haksızlık ve aldatma bulunmamalıdır. Böylece ticaret, hem bireysel olarak bereketli bir kazanca vesile olur hem de toplumsal güven ve adaletin tesisine katkı sağlar. Müslüman tacir, kazancını sadece dünyevi başarı için değil, Allah’ın rızasını kazanmak için de değerlendirir.

 




Bu haber 607 defa okunmuştur.


Etiketler :

FACEBOOK YORUM
Yorum

İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER DİYARBAKIR Haberleri

YAZARLAR
ÇOK OKUNAN HABERLER
  • BUGÜN
  • BU HAFTA
  • BU AY
SON YORUMLANANLAR
  • HABERLER
  • VİDEOLAR
HABER ARŞİVİ
GAZETEMİZ

HABER ARA
Bizi Takip Edin :
Facebook Twitter Google Youtube RSS
YUKARI YUKARI