![]() |
Tweet |
Mehmet Zeki Özer
Güneydoğu Bölge Şehirleri'ne dair tespitlerle gündeme gelen Şehir Araştırmaları Merkezi Kurucusu, Araştırmacı- Yazar Mehmet Ali Abakay, bölgede 2002'de yaptığı araştırmada Pîr Mansur Türbesi yanındaki kapısı olmayan, köy halkınca " Çilehane" bilinen yapıda bir kitâbenin varlığıyla hareket ettiğini belirtti:
"Savaşta ölen Pîr Bedir'in naaşı Dicle'ye hemen getirilememiştir
Diyarbakır Dicle İlçesi Pîr Mansur Türbesi, tarihte kalan Mirdasî Beyliği'nin önem verilen yerlerinden bir mekândır."
Pîr Bedir ve Kayıp Mezar'a ilişkin saptamalar yazarca özetlendi:
"Pîr Mansur'un türbesinin yeri belliyken bir savaşta hayatını kaybeden Pîr Bedir'in naaşının nereye gömüldüğü bir muamma olarak biliniyor.
Selçuklulara karşı tutunamayan Pîr Bedir, Silvan'a sığınmıştır. Silvan'daki savaşta öldürülen Pîr Bedir'in naaşının yeri saptanamamıştır.
Kılıçaslanın naaşının Silvan'dan Konya'ya taşınması gerçekleştirilmek istenmişse de yol güvenliği sağlıklı olmadığı için naaşı tekrar Silvan'a getirilip gömülmüş, yeri saklı tutulmuştur. Naaş yerinin tespiti yakın zamanda Dicle Üniversitesi'nden Prof. Dr. Oktay Bozan ve ekibiyle birlikte yapılmıştı.Aynı çalışma bir dönem Celâleddin Harzemşah için yürütülmüştü.
Yaptığımız araştırmada bu hususa benzer durumun Pîr Bedir için olabileceği sonucuna vardık. Mirdasî Aşireti'nin kabul ettiği ve desteklediği Pîr Bedir, ilmî yönüyle saygın bir beydir."
Neslin Devamı ve bugüne geliş mecrâsında Mirdasî Etkinliği'ne değinen Yazarın görüşleri:
"Selçuklularla mücadelesinde doğacak çocuğunu merak eder, haberci yollar. Savaşta kuvvetlerini kaybedip ölünce nesli, soyu tükenir, sanılır.
"Çocuk" erkek olunca Mirdasîler, beyliğin varisinin doğumuna sevinir, " Bulduk" denilince beyin ismi "Bulduk" kalır. Bu çocuğun neslinden "Bulduk", "Gördük", "Aydın" olmak üzere farklı soyadları almış birçok âile Eğil, Çermik, Dicle ve diğer ilçelerle şehirlerde hâlen meskûndur.
Mirdasî Beyliği uzun zaman devamlılığını sürdürmüş, günümüzde civar illerde müntesibi bulunan aşiret olma dışında Bosna'da önemli izler bırakmış, İsfendiyar Beg'in Bosna'ya yerleşmesiyle hatırı sayılır nüfusa ulaşmıştır.
Bosna'da 2024 Yılında yayınlanan "Čengić" adlı kaynakta İsfendiyar Beg ve Mirdasî Beyliği hakkında önemli bilgilerle belgeler yer alır. Bu âilenin Bosna'da önemli bir etkinliği söz konusudur.
Mirdasî Beyliğinin merkezi Eğil, mûhkem Asur Kalesi'ne hâkim olmuş, etkisi bir hükümet derecesinde bilinen beyliklerdendir."
"Naaş'ın Taşınması ve Türbe" hakkında araştırmalardan çıkan sonucu özetleten Abakay, ,"Beylik güçlendiğinde, Selçuklular tarih sahnesinden çekildiğinde naaşı Piran'a getirilmiş midir?
Şerefname Yazarı Şerefhan, diğer ayrıntıları olduğu gibi dönemine kadar anlatır. Naaş naklinden bir bahis söz konusu değildir.
Muhtemelen Pîr Bedir'in naaşı, Mirdasîler eski gücüne kavuşunca getirilmiştir."
"Çilehâne mi Türbe mi?" Sorusuna cevap arayan Yazarın açılımları:
Pîr Mansurun Türbesi'nin bir üstündeki sadece aydınlık penceresine sahip kapı girişi olmayan mekân kendisinin defnedildiği yer midir?
"Çilehâne " bilinen alanda bir izin, işaretin olmayışı söz konusu olsa dahi bu mekânın Pîr Bedir'in vasiyeti gereği mezarının saklı kalması gereği midir?
Haberciyi topraklarına gönderen Pîr Bedir, eşinin henüz doğum yapmadığını haber alınca zor durumda kalan kuvvetleriyle ölümüne savaşa mı girişmiş? Yenilince Silvan'a sığınması sonrası vasiyet mi bırakmış?
Sonradan alındığını var saydığımız naaş'ın konulduğunu sandığımız bu kapısız mekân mıdır?
Pîr Mansur'da kitabe bu güne kadar gelmemişse dahi, Pîr Bedir'in mezar yerinin saklı olması mı istenmiş?
Belki de naaşın çalınması tehlikesi söz konusudur. Bu tehlike söz konusu ise Pîr Bedir, savaşta karşı âşiretlere büyük kayıp verdirmiş olabilir, bu mesele kan davasına dönüşmüş olma ihtimalini akla getirebilir."
Bulunan Tek Kitâbe
Araştırmacı Abakay, "Yaptığımız araştırmada kapısız yapının 2002'deki incelememizde bir insanın önce ayaklarını pencereye uzatıp sonra gövdesini içeri taşıyabileceği yüksekliğe ve genişliğe sahipti. 5 Ekim 2025 Tarihinde gidilen mekânın etrafının ikinci bir taş duvarla güçlendirildiği, dış cephesinin kaplanmış olduğu görüldü.
Giriş noktası olan pencerenin içine bakan taş tavanında iyice bakmamıza rağmen, mezar taşı kitabesi yerine bembeyaz taş görünüyordu.
Belki bu taşın yerinden alınmış olduğunu düşündük. Aradan zaman geçince pencerenin üstten içe bakan kısmında aynı beyaz taş göründü.Elimizle dokunduğumuz taşta kabartma varlığı, Eğil Kalesindeki Asur Kral Figürü ve Kitâbesini hatırlattı.
İkindiye doğru mekân içi aydınlığa ulaşınca kitabe yazısı görünürlüğe ulaştı."Açıklamasıyla farklı definlerden bahsetti.
Araştırmacı Yazar Abakay, fazla bilinmeyen pencere konusuna değindi:
"Kitabenin yatay tek parça pencerenin üst kısmına yerleştirilmesi, 'Vefat edenin Pîr Bedir ile bir kan bağı mı vardır?' Sorusunu ister istemez akla getirir.
Mezarı olmayınca hem Pîr Bedir'in hem vefat eden ikinci şahsın kabrinin yapının altında olabilmesi ihtimâl dahilindedir.
Şerbettin / Kalkan Köyündeki iki türbe araştırmamızda naaşların mevcut yapının altında olduğu düşüncesine varmıştık.
Bu, Mirdasî Beylik Geleneği'nde bir adet miydi yoksa naaşların korunması amaçlı mıydı?
Diyarbakır Merkezde aynı yöntem, Sultan Suc'a Türbesi'nde söz konusudur, belirtelim."
Yazar Abakay, Pîr Mansur'da kitâbeye rastlanmadığını belirtti:
"Pîr Mansur'un sandukası aralandığında kitâbeye rastlamadığını belirtelim.
Pîr Bedir'e ait olduğu ihtimalinin yoğunlaştığı yapıyı oldukça değerlendirdik.
Pencerenin üst kısmına yerleştirilen mezar kitâbesinin sonradan yerleştirilmiş olması mümkün değildir. Üzerindeki tarihî kitabe, bunu doğrular.
Düşünûlen hususlardan biri Pîr Mansûr ve Pîr Bedir'in gömüldüğü yerin kaybolmaması üstlerine birer türbenin çok sonradan yapılmasının mevcut bey emri olduğuna yorumlanır. Kitâbedeki isim, ihtimal dahilinde beylik yapmışsa, Mirdasî Beyi Pîr Bedir'in torunlarındandır.
Aynı husus Pîr Musa için geçerlidir. İlk iki türbe ve son türbe arasında fazla bir mesafe bulunmamakta, yarım saati bulmayan yaya yürüyüşü uzaklığındadır." Yorumunda özetledi
Kurdukları merkezle bir tespitte bulunulduğunu son söz olarak belirten Yazar Abakay, "Şehir Araştırmaları Merkezi " adına gerçeklestirdiğimiz tespitlerde olabilecek her ihtimali göz önünde bulundurmak zorundayız. Tarihte olup bitmiş birçok olayın sebep-sonuç ilişkileri sorgulanmadan, rivâyet şeklinde günümüze kadar, eklentilerle gelmektedir.
Şeceresi belli Pîr Mansûr'dan bugüne gelen âile için yeni bir tespitte bulunacağız, araştırmalarımız tamamlanınca konuya ilgi duyan araştırmacılara, bölge insanına tespiti sunacağız. " dedi.