Ama Kurtuluş Kılıç yine işsiz kaldı. Üstelik kazandığı davanın avukatlık ücretini de cebinden ödeyecek.

 

 

Diyarbakır Sur Belediyesi’nde yaşandığı iddia edilen süreç, yalnızca bir işten çıkarma vakası değil; hukukun nasıl işlevsiz bırakıldığını, emeğin nasıl psikolojik baskı altına alındığını gösteren çarpıcı bir örnek olarak kayıtlara geçti.

 

Diyarbakır Bölge Adliye Mahkemesi’nin işe iade kararı, Sur Belediyesi Meclisi’nin oybirliğiyle aldığı kabul kararı ve Belediye Başkanlığı’nın resmi oluru bulunmasına rağmen, Kurtuluş Kılıç’ın 24 saat içinde yeniden işten çıkarıldığı öne sürüldü.

 

Kılıç, kendisine açık bir pazarlık dayatıldığını iddia ederek şunları söyledi:

 

“Haklarımdan vazgeçmemi istediler. Avukat parasını da benim ödemem şartıyla işe alacaklarını söylediler.

İki küçük kızım var, kabul ettim.

Ama ertesi gün tekrar kapının önüne konuldum.”

 

Bu noktada ortaya çıkan tablo çarpıcı:

Kılıç, haklı bulunduğu davayı kazanmış olmasına rağmen, işine fiilen dönemedi. Üstelik yasal mevzuat gereği, kazandığı davanın avukatlık ücretini de ödemek zorunda kalacak. Yani ortada bir “hukuk zaferi” var; ancak bu zaferin hayata hiçbir karşılığı yok.

 

Hukukçulara göre bu durum, “mahkeme kararlarının şeklen uygulanıp fiilen boşa düşürülmesi” anlamına geliyor.

 

PSİKOLOJİK BASKI VE YILDIRMA İDDİASI

 

Kılıç’ın iddiaları yalnızca ekonomik değil; aynı zamanda psikolojik baskı ve yıldırma boyutunu da içeriyor. Kısa süreli işe alım, ardından ani işten çıkarma, haklardan feragat baskısı ve belirsizlik ortamı, kamuoyunda “işçiyi bezdirme politikası mı uygulanıyor?” sorusunu gündeme taşıdı.

 

KAZANDI AMA KAYBETTİ

 

Gelinen noktada tablo net:

 

Bu çelişki, yaşanan sürecin hukuki olmaktan çok vicdani ve ahlaki bir sorun olarak tartışılmasına neden oldu.

 

“KARA LEKE”

 

Kılıç ve bazı çevreler, yaşananları sert sözlerle eleştirerek, bu sürecin “şeytanın bile aklına gelmeyecek yöntemlerle yürütülen bir yıldırma ve psikolojik baskı zinciri” olduğunu savundu.

 

Bu kapsamda yapılan değerlendirmelerde, DEM’li Diyarbakır belediyelerinin yönetim pratiğinin, iddialara göre, işçi hakları ve hukuk açısından tarihe kara bir leke olarak geçtiği yönünde ağır eleştiriler dile getirildi.

 

Bu ifadeler, Kılıç’ın ve konuyu yorumlayanların görüşleri olarak kamuoyuna yansırken, Sur Belediyesi ve bağlı şirket yönetimi tarafından henüz bu iddialara ilişkin herhangi bir resmi açıklama yapılmadı.

 

Yaşananların ardından şu sorular cevabını bekliyor:

 

Kurtuluş Kılıç ise son sözünü şöyle söylüyor:

 

“Benim yaşadıklarım konuşulmazsa, yarın başkaları da aynı şeyleri yaşayacak.”