İnsanlık tarihi boyunca pek çok önder geldi geçti. Ancak hiçbiri, hem bir peygamber hem bir eş hem de bir baba olarak hayatın her alanında örnek olmayı Hz. Muhammed Aleyhissalâtu vesselam kadar kuşatıcı biçimde başaramadı. Allah Teâlâ onun hakkında, “Andolsun ki Allah’ın Resûlünde sizin için, Allah’ı ve ahiret gününü umanlar ve Allah’ı çok zikredenler için güzel bir örnek vardır.” (Ahzâb, 21) buyurarak, her mümin için onun aile hayatını da rehber kılmıştır.
Eş Olarak Peygamberimiz
Efendimiz’in aile hayatındaki en dikkat çekici yönlerinden biri eşlerine olan şefkati ve adaletidir. “Sizin en hayırlınız, ailesine karşı en hayırlı olanınızdır. Ben de aileme karşı en hayırlı olanınızım.” (Tirmizî, Menâkıb, 63) buyurarak, iyi mümin olmanın yolunu ev içindeki davranışlara bağlamıştır. Hz. Hatice validemize olan vefası, Hz. Âişe annemize duyduğu muhabbeti gizlememesi, hanımlarına adaletle muamele etmesi, günümüzün yorgun ailelerine diriltici bir nefes olmaktadır.
Hz. Ebû Bekir radıyallahu anh, kızının Resûlullah’ın yanında gördüğü değeri anlatarak: “Vallahi Muhammed, ailesine en çok şefkat gösteren insandır.” demiştir.
Baba Olarak Peygamberimiz
Hz. Fatıma validemiz odaya girdiğinde Resûlullah ayağa kalkar, onu öper ve yanına oturturdu. Çocuklarıyla oyun oynar, torunları Hasan ve Hüseyin’in sırtına binmesine müsaade ederdi. Bu davranışlar, babalık denince akla otoriteyi değil, merhameti getirmesi açısından eşsizdir. Abdullah b. Amr’ın aktardığı şu söz bu hakikati özetler: “Resûlullah çocukları en çok seven insandı.”
Hz. Ömer radıyallahu anh da torunlarıyla oynayan Peygamberimizi görünce: “Ya Resûlallah, sen torunlarını böyle sevip okşuyorsun ama biz çocuklarımızı az severiz” deyince, Efendimiz: “Merhamet etmeyene merhamet olunmaz” buyurarak gerçek babalığın yolunu göstermiştir.
Akraba Olarak Peygamberimiz
Efendimiz, akrabalarıyla bağlarını her daim güçlü tuttu. “Akrabalık bağını koparan cennete giremez.” (Buhârî, Edeb, 10) buyurarak bu konudaki ciddiyeti ortaya koydu. Amcası Ebû Tâlib’e yıllarca hürmet göstermesi, Hz. Ali’yi evinde büyütmesi, akrabalık hukukuna verdiği önemi gözler önüne serer.
Hz. Osman radıyallahu anh, akrabalık bağlarını gözetmenin bereketini anlatırken, “Biz akrabaya iyilik ettikçe rızkımızın çoğaldığını görürüz.” demiştir. Hz. Ali radıyallahu anh ise: “Resûlullah, akrabaya ihsan konusunda insanların en önde geleniydi.” diyerek bu gerçeği özetlemiştir.
Âlimlerin ve Davetçilerin Dilinden
İmam Gazâlî, Peygamberimizin aile hayatını anlatırken “Onun evinde asla kırıcı bir söz, şiddetli bir bakış olmamıştır.” der.
Çağımızın alimlerinden Aliya İzzetbegoviç ise “Resûlullah’ın aile hayatı, İslam’ın toplumsal ahlakının en küçük aynasıdır.” sözleriyle bu mirasın önemini hatırlatır.
Hasan el-Bennâ, “İslami bir toplum, İslami bir aile olmadan kurulamaz” diyerek davanın temelini aileye bağlamıştır.
Seyyid Kutub, “Resûlullah’ın ailesi, İslam’ın hayata geçirilmiş bir tefsiridir” ifadesiyle o kutlu haneyi canlı bir Kur’an olarak görmüştür.
Mevdûdî ise, “Peygamber ailesi, ümmet için bir laboratuvardır; orada İslam en saf haliyle yaşanmıştır.” diyerek ailenin davetteki rolünü açıklamıştır.
Sonuç
Bugün ailelerimiz dağılma tehlikesiyle karşı karşıya. Şiddet, ilgisizlik ve vefasızlık evlerin huzurunu tüketiyor. Oysa Resûlullah’ın hayatına baktığımızda, sevginin, merhametin, vefanın ve adaletin aileyi ayakta tuttuğunu görüyoruz. Onun eş, baba ve akraba olarak bize bıraktığı miras, çağımızın en büyük ihtiyaçlarından biridir.
Geliniz, Mevlid-i Nebi haftası vesilesiyle sadece salavat getirmekle yetinmeyelim. Evimizde, eşimize, çocuklarımıza, akrabalarımıza karşı onun yolunu takip ederek gerçek bir “Mehmetçik” olalım. Çünkü ümmetin dirilişi, ailedeki dirilişle başlar.
Ahmet yoldaş/ türkiye aile meclisi diyarbakır il başkanı