Ailenin Önemi ve Sorumluluğumuz
İnsanoğlu yeryüzüne gönderildiği günden bu yana hayatını sürdürmek, neslini devam ettirmek ve huzuru bulmak için bir yuvaya ihtiyaç duymuştur. Bu yuva, Rabbimizin emriyle kurulmuş olan “aile” müessesesidir. Kur’an-ı Kerim’de Yüce Allah buyurur: “İçinizden, kendileriyle huzura kavuşacağınız eşler yaratıp, aranızda sevgi ve rahmet var etmesi, Allah'ın varlığının belgelerindendir. Bunlarda düşünen topluluk için ibretler vardır.” (Rum, 21). Demek ki aile sadece bir birliktelik değil, Allah’ın kudretinin ve rahmetinin tecelli ettiği bir ayettir.
Peygamber Efendimiz (sav) de ailenin değerini sıkça vurgulamış, “Sizin en hayırlınız, ailesine karşı en hayırlı olanınızdır. Ben de aileme karşı en hayırlı olanınızım.” (Tirmizî) buyurarak müminlere yol göstermiştir. Aile, bir insanın hem imtihanı hem de cennet vesilesidir. Eğer Allah’ın rızası gözetilirse, evler cennetin şubelerine dönüşür.
Aile Fert İçin Bir Kale
Aile, fert için huzurun, güvenin ve sevginin kaynağıdır. Çocuk için ilk mektep, genç için destek, yaşlı için liman, herkes için bir sığınaktır. Hz. Ali (ra) şöyle der: “Çocuklarınızı yaşayacakları çağa göre yetiştiriniz.” Bu söz bize, ailede eğitimin sadece bilgi vermek değil, aynı zamanda hayata hazırlamak olduğunu anlatır.
Bir çocuk anne-babasının yanında sevgi ve şefkat görmezse, hayat boyu eksiklik yaşar. Psikologlar da bugün aynı şeyi söylüyor: Çocuğun karakter gelişimi ilk yıllarda ailede şekillenir. Sevgisiz ve ilgisiz bırakılan çocuk, hayatta birçok yanlışın pençesine düşebilir. Ama sevgiyle, şefkatle büyüyen evlat hem ailesine hem topluma faydalı olur.
Aile Toplum İçin Köşe Taşı
Toplum ailelerden oluşur. Vücut hücrelerden nasıl oluşuyorsa, toplum için ailelerde öyledir. Hücreler sağlıklı olmazsa beden ayakta kalamaz. Aileler güçlü değilse toplum da güçlü olamaz. Nitekim tarihe baktığımızda büyük medeniyetlerin temelinde sağlam aile yapılarının olduğunu görürüz.
Bugün Batı toplumlarında aile bağlarının zayıflamasıyla birlikte yalnızlık, depresyon, intihar, suç oranları artmıştır. Çünkü insan fıtratı gereği aileye muhtaçtır. Ailesiz bir toplum, sigortası atmış bir toplumdur. Böyle bir toplum her türlü kötülüğün ve zulmün karanlığına mahkûm olur.
Günümüzde Aileyi Bekleyen Tehlikeler
Ne yazık ki çağımızda aile kurumu ciddi tehditler altındadır. Boşanma oranlarının hızla arttığı, evliliğin ertelendiği veya hiç düşünülmediği, çocukların sahipsiz bırakıldığı bir dönemde yaşıyoruz. Televizyon, sosyal medya ve internet aileyi yıpratan, değerleri zedeleyen içeriklerle doludur. Gençler sahte mutlulukların peşine sürükleniyor, aile kurma sorumluluğundan uzaklaşıyor.
Dijital bağımlılıklar, aile içi iletişimi öldürüyor. Anne baba aynı evin içinde ama birbirine yabancı, Çocuklar ekranların esiri olmuş durumda. Oysa aile sıcak yüz yüze iletişimle, samimi sohbetle, paylaşılan vakitlerle güçlenir. Eğer evlerimizi teknolojiye teslim edersek, cennetin şubesine dönüşmesi hayal olur.
Bir başka sorun da ekonomik kaygılardır. Nice gençler “evlenemiyoruz” diye yakınıyor. Oysa evlilik Allah’ın emridir, kolaylaştırılması gerekir. Peygamberimiz (sav): “Nikâh benim sünnetimdir. Sünnetimden yüz çeviren benden değildir.” buyurarak evliliğin önemine işaret etmiştir. Toplum olarak gençlerin önünü açmalı, evliliklerini kolaylaştırmalı, aile yuvalarını desteklemeliyiz.
Aile Ehliyeti Meselesi
Bugün trafikte ehliyetsiz araç kullanana nasıl ceza veriliyorsa, aile kurarken de “ehliyet” gerekir. Aile ehliyeti demek; sabır, fedakârlık, sevgi, anlayış, hoşgörü demektir. Bunlar olmadan evlilik yapılırsa, hem fertler hem toplum büyük zarar görür. Çünkü aile bir oyun değil, bir emanettir. Rabbimiz o emaneti bize yüklemiştir.
Çözüm Önerileri
Tarihten ve Büyüklerden Dersler
Asr-ı saadete baktığımızda Resûlullah’ın (sav) ailesiyle olan ilişkisi bize en güzel örnektir. O, ev işlerinde eşine yardımcı olur, çocuklarına sevgiyle yaklaşır, torunlarını sırtına alıp oynatırdı. O’nun bu hali bize gösteriyor ki ailede merhamet, fedakârlık ve tevazu esastır.
Hz. Ömer (ra) adaletli bir devlet başkanı olduğu kadar şefkatli bir babaydı. Çocuklarının eğitimine büyük önem verir, onlarla ilgilenirdi.
Mevlânâ ise aileyi bir bahçeye benzetir ve şöyle der: “Aile bir bahçedir, çocuklar da onun gülleridir. Bahçeyi bakımsız bırakırsan güller solar.”
Sonuç: Evlerimiz Ya Cennet Ya da Cehennem Şubesi
Aile Rabbimizin bize lütfettiği ilahi bir nimettir. İnsanı kötülüklerden koruyan bir kale, ahlak ve edep öğreten bir okul, sıkıntılardan sığınılan bir limandır. Aile olmadan toplum olmaz, aile olmadan medeniyet kurulmaz.
Resûlullah (sav): “Mümin, Allah korkusu sebebiyle ailesine yumuşak davranır.” (Taberânî) buyurur. İşte bu yumuşaklık evleri cennete çevirir. Unutmayalım: Evler ya cennet ya da cehennem şubeleridir. Tercih bizim elimizdedir. Eğer evlerimizi Allah’ın rızası üzerine kurar, sabırla ve sevgiyle ayakta tutarsak, Rabbimiz onları cennetten bir şube kılar. Ama ihmal edersek, nefret ve kavga ile doldurursak, o evler cehennemden bir köşe olur.
Öyleyse üzerimize düşen bellidir: Eş olarak birbirimize destek olmak, çocuklarımızı imanla ve ahlakla yetiştirmek, anne babamıza hürmette kusur etmemektir. Çünkü aile sadece dünyamızı değil, ahiretimizi de kurtarır.
Unutmayalım. Aileyi korumak vatanı korumaktır.
Kutlu Doğum vesilesiyle gündeme getirmeye çalıştığımız aile yaşamını öğrenmeyi ve yaşamayı Rabbimiz hepimize nasip etsin
Evlerimizi ihlâs, iffet, fedakârlık, sevgi, saygı, sabır, muhabbet, ahlak ve adalet ile şen, fertlerini aile ve hayatta başarılı kılsın. Rabbim her bir evimizi cennetin bir şubesi eylesin. Âmin.
Selam, dua, tefekkür ve muhabbetle..
Ahmet Yoldaş
Türkiye Aile Meclisi Diyarbakır İl Başkanı