Hastalık… Bazen bedenimize ağır bir misafir gibi gelir; bazen kısa, bazen uzun kalır. Ama her gelişinde ardında bir hikmet, bir ders, bir rahmet izi bırakır.
İnsan çoğu zaman hastalık kapıyı çaldığında içinden “Neden ben?” diye geçirir. Oysa Rabbimiz hatırlatır:
“Olur ki hoşunuza gitmeyen bir şeyde sizin için hayır vardır. Allah bilir, siz bilmezsiniz.” (Bakara, 216)
Demek ki hastalık, zahirde yorgunluk ve acı gibi görünse de batınında terbiye, arınma, yakınlık ve kulluğun hakikatine dönüş vardır. Hastalık görünüşte kötü, ama içinde nice hayır saklıdır.
SAĞLIK PERSONELİYLE İLETİŞİM: RAHMETE VESİLE OLANLAR
Doktor, hemşire, hasta bakıcı… Hepsi Allah’ın yeryüzünde şifa için görevlendirdiği kullarıdır. Efendimiz (s.a.v.) şöyle buyurur:
“Allah şifasını vermediği hiçbir hastalık indirmemiştir.” Ve devam eder: “Tedavi olun ey Allah’ın kulları!” (Buhârî, Tıb 1)
Öyleyse doktora hürmet, hemşireye şefkat, sağlık çalışanına dua bir müminin edebidir. Bir “Allah razı olsun” demek, bazen verilen ilacın şifasından daha çok moral olur. Güler yüz sadakadır; hasta olsak da sabırla tebessüm edebilmek, Rabbimizin bizden razı olmasına vesile olur.
ZİYARETLER VE YAKINLARIMIZ: KISA ZİYARET, UZUN DUA
Sahabe hasta ziyaretine gittiğinde “Geçmiş olsun” demez; “Lâ ba’s, tahûrun inşâallah” derdi: “Zarar yok, inşallah bu hastalık günahlarına kefaret olur.”
Hastalara en çok yalnızlık ağır gelir. Bir el tutmak, “Senin için dua ediyorum” demek, yüreğine su serper.
Ziyaret kısa, dua uzun; konuşma az, tebessüm bol olsun. Çünkü hasta, kalabalığı değil, merhameti hisseder.
HASTALIĞIN GİZLEDİĞİ HEDİYELER
Hastalık, aslında bir öğretmendir.
İnsana şunu hatırlatır:
– Nefes alabilmek ne büyük nimettir.
– Bir lokmayı yutabilmek bile şükre değer.
– Gece yatağa uzanıp uyuyabilmek bir lütuftur.
Eyyûb Aleyhisselam yıllarca hastalıkla yaşadı, ama diliyle tek bir şikâyet çıkmadı. Biz ise birkaç gün ateşlensek sabrımız tükeniyor. Oysa hastalık, nankörlüğümüzü terbiye eden bir tokat gibidir; Rabbimizin nazarını üzerimize çeken bir fırsattır.
HASTA YAKINLARININ İMTİHANI
Bazen asıl imtihan, hasta olmak değil; hastaya bakmaktır.
Anne, baba, eş, evlat… Sabır sınanır, yorgunluk birikir. Fakat Efendimiz (s.a.v.) müjde verir:
“Kim bir hastaya bakarsa, kıyamet günü Allah ona cennette hizmetçiler verir.” (Müslim, Birr 42)
Bu yüzden yüzümüzde “Elhamdülillah” olsun; yorgunluğumuz kalbimizde kalsın. Çünkü hastaya moral vermek, ona ilaç vermek kadar değerlidir.
“İYİ Kİ HASTA OLMUŞUM” DİYEBİLMEK
Zaman geçer, perde kalkar; insan dönüp bakar ve der ki:
“İyi ki hastalanmışım… Çünkü bu süreç beni Rabbime yaklaştırdı. Kalbimi yumuşattı, günahlarımı döktürdü, secdemi çoğalttı.”
Nitekim Efendimiz (s.a.v.) buyurur: “Müminin her hâli hayırlıdır… Başına sıkıntı gelirse sabreder, bu da onun için hayır olur.” (Müslim, Zühd 64)
MODERN TIP MI, GELENEKSEL TEDAVİLER Mİ?
Hepsi Allah’ın yarattığı sebeplerdendir. Bal da O’ndan, hacamat da O’ndan; antibiyotik de O’ndan, kemoterapi de O’ndan…
Mümin için ölçü şudur: Tedbir kuldan, şifa Allah’tandır. Sebebe sarılırız ama kalbimizi sebeplere değil, Rabbimize bağlarız.
HASTALIK VE ÖLÜM KORKUSU: GERÇEKLE YÜZLEŞME
Hastalık, ölümü hatırlattığı için değil; dünyaya fazla bağlandığımız için bizi korkutur.
Oysa Rabbimiz buyurur: “Her nefis ölümü tadacaktır.” (Âl-i İmrân, 185)
Bu ayet korkutmak için değil; uyanmak, hazırlanmak, ahireti unutmamak içindir. Hastalık, kulun imzasını değil, teslimiyetini güzelleştirir.
RABBİMİZLE BAĞIMIZ: EN SAMİMİ DUA ANLARI
Bazen bir secdede alın yere daha ağır değer…
Bazen hasta yatağındaki bir “Ya Rabbi!” yılların sağlığından daha değerlidir. Çünkü kul acizliğini fark ettiği anda, Rabbine en yakın hâline kavuşur.
Ey Rabbimiz!
Kalplerimize rıza, bedenlerimize şifa, gönüllerimize sabır lütfet.
Hastalığı günahlara kefaret, sağlığı şükre vesile eyle.
Hastalarımıza afiyet, dertlilerimize ferahlık, yakınlarına güç ve rahmet ihsan eyle.
Dert verdiğin kullarını dermanınla, sabır verdiğin kullarını mükâfatınla buluştur.
Bizi kulluğundan, Resûlünün izinden ayırma.
Âmin, âmin… Elhamdülillahi Rabbil âlemîn.
Ahmet YOLDAŞ
