“Şüphesiz ben Allah’ım. Benden başka ilâh yoktur. O hâlde bana ibadet et ve beni anmak için namaz kıl.” (Tâhâ, 14)
Namaz, Kulluğun mihveri, ruhun diriliği, müminin miracıdır.
İnsanı Rabbine en yakın hâle getiren secdedir. Çünkü secde, benliğin yok olduğu, kalbin sonsuz huzura erdiği andır.
Namaz, sadece bir ibadet değil; hayatın anlamıdır, kalbin pusulasıdır. O olmadan insan yönsüz kalır, ruhu karanlığa gömülür.
1. Namaz: Kulluğun Özüdür
Namaz, kul ile Rabbi arasında kurulan en doğrudan bağdır. Her rekatında bir teslimiyet, her secdesinde bir şükür gizlidir.
Namazda insan, dünyadan sıyrılır, kalbini arındırır, kendini âlemlerin Rabbine emanet eder.
Namaz, kötülüklere set, günahlara kalkandır. Kalbi temizler, nefsi dizginler. Namazsız kalpler, susuz toprağa benzer; yağmur görmeyince çatlar, kurur, sertleşir.
2. Namaz, Rabbine Davettir
Allah, kulunu her gün beş vakit huzuruna çağırır. Bu çağrı bir emir değil, bir rahmet davetidir.
Ezanla başlayan bu davete icabet eden, hem bedenini hem ruhunu arındırır.
“Secde et ve yaklaş.” (Alak, 19)
Kul, secdede Allah’a en yakın olur. Secde, insanın benliğini bırakıp Rabbinin huzurunda erimesidir. Orada ne makam, ne mal, ne gurur kalır; sadece bir “kul” kalır.
Hz. Peygamber (s.a.s) buyurur: “Kulun Rabbine en yakın olduğu hâl, secde hâlidir. O hâlde çokça dua edin.” (Müslim, Salât 215)
3. Namazın Hayata Tesiri
Namaz, sadece mescidde değil; hayatın her alanında iz bırakmalıdır. Çünkü namaz, sadece bedensel bir ibadet değil, ahlaki bir inşadır.
Namaz kılan bir mümin, gözüyle harama bakmaz, diliyle yalan söylemez, kalbiyle kibirlenmez, eliyle zulmetmez.
“Yazıklar olsun o namaz kılanlara ki, namazlarında gaflet içindedirler.” (Mâûn, 4–5) Namaz, Allah’ı unutarak kılınırsa, sadece bir hareket olur; ama kalp ile kılınırsa, bir miraç olur.
4. Namazda Huşu ve Kalp Dinginliği
Namazda asıl maksat, kalbin huzur bulmasıdır. Bedenin kıyamı, kalbin teslimiyetine aracıdır.
“Müminler gerçekten kurtuluşa ermiştir. Onlar ki, namazlarında huşu içindedirler.” (Müminûn, 1–2)
Huşu; sadece sessizlik değil, kalbin Rabbin önünde tam teslimiyet hâlidir. Namazda huşu bulan bir mümin, hayatın gürültüsünden sıyrılır. Kalbi, Rabbinin huzurunda sükûna erer.
Hz. Ali (r.a) der ki: “Ben ezan okunduğunda titrerim; çünkü Rabbimin huzuruna çıkacağımı bilirim.”
5. Namazın İhmal Edilmesi: Ruhun Kuruması
Namazı terk eden, aslında Allah’la bağını koparır. Gafletin en koyusu, namazsızlıktır.
“Namazlarını zayi edenlerin vay hâline!” (Meryem, 59)
Namazsız bir kalp, karanlık bir eve benzer; orada huzur değil, yalnızlık vardır.
Namaz, hayatın merkezinden çıkarsa, bereket, huzur ve nur da çekilir.
6. Sahabenin Namaz Aşkı
Sahabe efendilerimiz namazı bir görev değil, bir vuslat olarak görürdü.
Hz. Bilâl (r.a) ezanı okurken, Hz. Peygamber (s.a.s) şöyle buyururdu: “Ey Bilâl, bizi namazla rahatlat.”
Hz. Ömer (r.a), sırtına saplanan oku, namazda fark etmedi.
Hz. Ali (r.a) secdede gözyaşlarıyla secde yerini ıslatırdı.
Çünkü onlar için namaz, Rabbini hissetmenin en yoğun hâliydi.
7. Namaz ve Kulluğun Zirvesi
Kulluğun en saf hâli secdede görünür. Orada ne benlik kalır, ne gurur, ne dünya arzusu. Sadece aciz bir kulun Rabbine yönelişi vardır.
“De ki: Namazım, ibadetim, hayatım ve ölümüm âlemlerin Rabbi Allah içindir.” (En’âm, 162) Namaz; bir teslimiyet, bir şükür, bir sadakat beyanıdır. Ve her rekât, kulun “Ben buradayım Ya Rabbi” demesidir.
Dua:
Allah’ım, bizleri namazına sevdalı kullarından eyle.
Kalplerimizi huşu ile doldur, secdelerimizi nurla süsle.
Namazlarımızı günahlarımızın kefareti, hayatımızın bereketi kıl.
Bizi huzuruna secde eden, kıyamında sabit duran, rızana yönelen kullarından eyle. Âmin.
Ahmet YOLDAŞ