Allah’ın yarattığı masum canlara kıyan, çocuk, kadın, yaşlı demeden sivilleri katleden bir vahşeti, dünya belki de ilk kez bu kadar çıplak ve acımasız bir şekilde izliyor. Gözümüzün önünde gerçekleşen bu insanlık dışı saldırılarda, adeta kana doymayan bir canavarlıkla hareket eden bir devlet görüyoruz: İsrail. Ancak bu zulmün gerçek destekçisi ve arkasındaki en büyük güç de Amerika Birleşik Devletleri’dir.
Bu iki devlet, sadece Ortadoğu’da değil, insanlık değerlerinin temsil edildiği her alanda dışlanmalı, uluslararası toplumdan soyutlanmalıdır. Spor, kültür, ekonomi, diplomasi… Hiçbir alanda meşruiyet verilmemelidir. Bugün özellikle Batı'da vicdan sahibi insanlar sokaklara dökülüp zulme karşı seslerini yükseltirken, İslam ülkelerinin derin sessizliği düşündürücüdür. Camiler, tarikatlar, cemaatler nerededir? Allah rızası için mücadele ettiğini söyleyenler neden susmaktadırlar?
Batı'nın inançsız olarak tanımlanan toplumlarında bile vicdan harekete geçerken, İslam coğrafyasının pasifliği büyük bir çelişki doğuruyor. Evet, bu bir imtihan dünyasıdır. Ancak bu imtihan sadece namazla, oruçla değil; zalim karşısında dik durmakla, mazlumu korumakla, adaleti savunmakla verilir.
Bugün pek çok Müslüman ülke, başındaki yöneticilerin uşaklığı ve emperyalist güçlere olan bağımlılığı yüzünden sessizliğe mahkûm olmuştur. Suudi Arabistan, Mısır gibi ülkelerde bırakın yürüyüş yapılmasını, zulme karşı en ufak bir tepki bile gösterilememektedir. Bu nasıl bir Müslümanlıktır?
Filistin’de, Gazze’de soykırıma uğrayan bir halk var. Ama Müslüman ülkeler bırakın yardım etmeyi, İsrail’le ilişkilerini bile kesemiyor. Mallarını boykot edemiyor, diplomatik duruş sergileyemiyorlar. Bu, Müslümanlık değil; köleliktir. Oysa İslam, onur dinidir. Onun izinden giden, onur kazanır.
Evet, Yahudiler, yüz yıllardır Müslüman toplumları zayıflatmak için çeşitli oyunlar oynadılar. Bugün bunun meyvesini topluyorlar. Kalplerden Allah korkusu silinmiş, onun yerine makam ve para sevgisi yerleşmiş durumda. Bu bir çöküşün işaretidir.
Bugün Filistinliler sadece kendi topraklarını değil, bütün İslam ümmetinin izzetini savunuyor. O topraklarda can veren her bir şehit, bu ümmetin uyanışı için birer işarettir. Allah elbette olanı biteni görmektedir. Allah, her şeyin sahibidir; zulmü cezalandıracak, sabrı ödüllendirecektir.
Ancak bizlerin de sorumluluğu vardır. Bu vahşeti görmezden gelmek, susmak, tepkisiz kalmak; zalime ortak olmak demektir. Şimdi susanlar, yarın sıra kendilerine geldiğinde konuşacak dillerini de kaybetmiş olacaklar.
Ali lale