Tarihin birçok döneminde, çeşitli ideolojiler insanlık üzerinde derin etkiler bırakmıştır. Bu ideolojilerden biri olan Siyonizm, 20. yüzyıldan itibaren özellikle Orta Doğu’da ve dünya siyasetinde önemli bir rol oynamıştır. İlk bakışta Yahudilerin tarihsel topraklarına dönüşü ve burada egemen bir devlet kurma düşüncesiyle şekillenen bu ideoloji, zaman içinde farklı siyasi ve askeri amaçlara hizmet eden bir yapıya dönüşmüştür.
Bugün özellikle radikal siyonist anlayış, yalnızca Filistin halkını değil, tüm bölgeyi ve hatta küresel barışı tehdit eden bir unsur haline gelmiştir. Bu anlayışın temelinde, tek taraflı çıkarlar, güç politikaları ve baskıcı uygulamalar yer almakta; bu da hem insan haklarını hem de evrensel hukuk normlarını ciddi şekilde zedelemektedir.
Siyonizmi destekleyen bazı güç odakları, bunu kasıtlı olarak; bazıları ise farkında olmadan yapmaktadır. Ancak sonuç değişmemektedir: dünya üzerindeki adaletsizlik artmakta, savaşlar derinleşmekte, halklar karşı karşıya getirilmektedir. Bu süreçte en büyük zararı yine sivil halklar, masum çocuklar, kadınlar ve yaşlılar görmektedir.
Radikal siyonist uygulamalar, ne dini değerlere, ne vicdana, ne de insan haklarına uygundur. Bu anlayış, özgürlük ve barış gibi kavramları sadece kendi çıkarları doğrultusunda tanır. Başkasına yaşam hakkı tanımayan, adalet ve empati gibi evrensel ilkeleri reddeden bu yaklaşım, çağımızın en büyük insani krizlerinden birinin temelinde yer almaktadır.
Bugün Müslümanlar başta olmak üzere, tüm insanlık bu duruma karşı vicdanlı, ilkeli ve kararlı bir duruş sergilemelidir. Çünkü bu yalnızca bir bölgenin meselesi değil; tüm insanlığın barış ve güvenlik içinde yaşamasıyla ilgili bir meseledir. Bu ideolojinin uygulamadaki yıkıcı yönleri, geçmişte nice savaşlara, göçlere ve yıkımlara neden olmuştur; bugün de aynı tehlike devam etmektedir.
Unutulmamalıdır ki, hiçbir halk topluca suçlanamaz, hiçbir din bir ideolojiyle özdeşleştirilemez. Ancak ideolojilerin yol açtığı zulüm ve yıkım, eleştirilmeli, sorgulanmalı ve karşısında durulmalıdır. Bu anlamda, radikal siyonist anlayışın barışçıl, insan haklarına saygılı ve çoğulcu bir yapıya çevrilmesi yönünde dünya kamuoyunun birlik içinde hareket etmesi büyük önem taşımaktadır.