Türk sinemasında yer alan
birçok dizi ve film, şiddet ve mafya özentisi içermektedir. Bu yapımlar, şiddeti adeta normalleştirerek toplumda teşvik edici bir rol üstlenmektedir. Bugün gençlerimizin trafikte yol verme kavgası yaşaması, park etme gibi basit sorunların büyük çatışmalara dönüşmesi, bu dizilerin topluma çıkardığı ağır faturanın göstergelerindendir.
Günümüzde insanlar, okulda verilen eğitimden çok sosyal medyaya ve görsel içeriklere bağlı hâle gelmiştir. Televizyon, cep telefonu ve sosyal medya aracılığıyla bu diziler evlerimize ve cebimize kadar girmektedir. Oysa iyi vatandaş profilini ortaya koyan, millî kültüre ve inanca saygıyı esas alan, bu değerlerden dersler çıkaran diziler yapılabilirdi.
Keşke vefakârlığı, sadakati, dürüstlüğü, helal–haram hassasiyetini insanlara öğreten filmler yapılsaydı. Kendisine faydası olduğu gibi topluma da fayda sağlayan, Allah’a iyi bir kul olma bilincini işleyen film ve diziler üzerinde çalışılsaydı, toplum bugün daha huzurlu olurdu. Küçük meselelerden kavga çıkmaz, insanlar öldürülmez, kan davaları ortaya çıkmazdı.
Bugün dizilerin bize öğrettiği şey; şiddetin, mafyavari bir yaşamın, hukuksuz ve kanunsuz bir dünyanın normal olduğu algısıdır. Hukuku bireylerin kendi oluşturduğu, adaleti kendi eliyle sağlamaya çalıştığı bir anlayış yaygınlaştırılmaktadır. Helalinden kazanmak yerine harama yönelme, kul hakkını hiçe sayma bir alışkanlık hâline getirilmektedir. Böyle bir toplumda düzen kalmaz. Kul hakkını kolayca yiyen, menfaat uğruna insan öldürmeyi normal gören, Allah korkusu ve ahlaki değerleri olmayan bireyler her kötülüğü yapabilir hâle gelir.
Bu olumsuzluklara en büyük katkıyı, günümüzdeki film ve diziler sağlamaktadır. Gençler, mafya özentisi içine sokulmakta; filmlerde insanlar adeta sinek gibi öldürülmektedir. Gerçek hayatta ise bu sahnelerle bir örtüşme oluşmakta, dizilerde görülen şiddet ve suç davranışları taklit edilmektedir. Bu durum kaosa, şiddete ve toplumsal bozulmaya yol açmaktadır.
Bir an önce; inancımızın bize kazandırdığı dürüstlük, sadakat, fedakârlık, her şeyin menfaat olmadığını ve işlerin Allah rızası için yapılması gerektiğini anlatan film ve dizilerin çoğalması gerekmektedir. Kul hakkına girmemeyi, ahlaklı yaşamayı öğreten yapımlar toplum için bir rehber olmalıdır. Bu noktada devletin de gerekli hassasiyeti göstermesi gerektiğine inanıyorum.
Toplumsal huzur ve gelişme ancak bu şekilde sağlanabilir. Şiddet ve kaos, toplumun gerilemesine ve zayıflamasına sebep olur. Temennim odur ki devlet ve millet el ele vererek yeni nesiller için sinemamızı; şiddet ve mafyadan uzak, tarihten ve inançtan beslenen dürüstlük ve ahlak kavramlarını öne çıkaran bir yapıya kavuştursun.
Eğer sinema bu şekilde devam eder ve gençlerimize mafya özentisi aşılamaya devam ederse, sonuçlar çok daha vahim olacaktır; uyuşturucu ve suç örgütleri artacaktır. Bu nedenle Kültür Bakanlığı’nın bir an önce devreye girerek, kültürümüze ve inancımıza uygun nitelikli filmleri desteklemesi, ödüllendirmesi; zararlı içerikler için ise gerekli uyarı ve denetimleri yapması gerektiğine inanıyorum.