Diyarbakır’da yaşanan değişim, özellikle yerel halk açısından ciddi bir sorgulamayı beraberinde getiriyor. Şehir, tarihi ve kültürel zenginliğiyle hem yerli hem de yabancı turistlerin ilgisini çekerken, bu ilginin getirdiği yoğunluk, yaşam kalitesini düşüren bir tabloyu da ortaya koyuyor.
Trafik: Günden güne içinden çıkılmaz hale geliyor
Kentte araç sayısının hızla artmasına karşın, yolların dar ve yetersiz olması trafikte saatlerce beklemeye neden oluyor. Ulaşım planlamasının nüfus ve araç yoğunluğunu hesaba katmadan ilerlemesi, hem vakit kaybına hem de stresli bir şehir yaşamına yol açıyor.
Fahiş fiyatlar: Kendi memleketinde misafir olmak
Turistik şehir algısıyla birlikte özellikle yeme-içme sektöründe yaşanan fiyat artışları, Diyarbakırlıların cebini yakıyor. Dışarıda yemek yemek neredeyse lüks haline gelirken, bu durum şehirdeki sosyal yaşamı da olumsuz etkiliyor.
Plansız büyüme, kontrolsüz kalabalık
Yeni gelen yerleşimciler, turistik akınlar ve düzensiz yapılaşma; şehirde yaşayanların “Kendi şehrimizde yaşayamıyoruz” demesine neden oluyor. Kentte bir düzen duygusu zayıflarken, plansız büyüme şehri boğmaya başladı.
Çözüm: Kente hak ettiği vizyonu kazandırmak
Şehirlerin gelişmesi, sadece turist çekmekle ya da yeni yapılar inşa etmekle ölçülmemeli. Esas mesele, bu büyümeyi sürdürülebilir, adil ve herkes için yaşanabilir kılmaktır. Diyarbakır gibi kadim bir şehrin geleceği, günü kurtaran değil; geleceği düşünen akıllı planlamalara ihtiyaç duyuyor.
Aksi takdirde, bu şehirde yaşamak, bu şehri sevenler için bir ayrıcalık değil, bir mücadeleye dönüşecek.
BERAT ASLAN