Bazı kararlar, niyet olarak iyi olsa da anlam olarak eksik kalır. Son günlerde gündeme gelen “Atatürk’e mevlit okutulması” meselesi de tam olarak böyledir. Bu niyetin arkasında bir saygı duygusu ve bir minnettarlık olduğu belli. Fakat şekil olarak seçilen yol, Atatürk’ün düşünce sistemine uymamaktadır.
Gazi Mustafa Kemal Atatürk, sadece bir asker veya siyasetçi değildi. O çağının çok ötesinde düşünebilen bir akıl devrimcisiydi. Onun hedefi, halkının sadece bağımsız olması değil; aynı zamanda özgür düşünmesi, sorgulaması, aklını kullanması ve aydınlanmasıydı.
Atatürk, dini bir vicdan meselesi olarak görmüş; ne inançsızlığı dayatmış, ne inancı araçsallaştırmış, ne dine düşmanlık beslemiş, ne de dini inançlara esas bir ülke kurmaya çalışmıştır. O dine her zaman ölçülü yaklaşmıştır. Kaldı ki Atatürk’ün düşünce yapısı anlaşılmaya çalışıldığında deist yahut agnostik olduğu sonucuna varılacaktır. Bu sebeple devletin yönünü dine göre belirlememiştir. Kendi çağında dinin istismar edildiğini, hurafelerin aydınlanmanın ve özgür düşüncenin önünü tıkadığını bizatihi gözlemlemiş, buna çare olarak ise bazı köklü devrimler yapmıştır. Bu köklü devrimler her ne kadar günümüzde tartışılıyor ve eleştiriliyor olsa dahi, o devrimleri çağında anlamaya çalışmak, Atatürk’ü anlamak ve günümüzde bazı eleştirilere ise kulak kapatmamak çok önemlidir.
Tüm bu nedenlerle, Atatürk’e dini bir ritüel eşliğinde “mevlit okutmak” düşüncesi, aslında onun düşünce sistemiyle çelişir. Mevlit, İslam kültüründe elbette saygıdeğer bir gelenektir. Ancak her anlamlı gelenek, her kişiye uygun değildir. Atatürk’ün büyüklüğü, dini bir anlamdan beslenmez. Onun büyüklüğü, aklın, cesaretin ve insanlığın ortak değerlerinden doğar. Bu yüzden Atatürk’e mevlit okutmak, belki iyi niyetli bir girişimdir; ama Atatürk’ü anlamak değildir. Saygılarımla.
DR. ÖZGÜR AYDIN
