Bugun...


Fesih Bozan

facebook-paylas
Etik Çöküş ve Toplumsal Çürüme
Tarih: 29-12-2025 00:02:00 Güncelleme: 29-12-2025 00:02:00


 


Toplum olarak derin bir yozlaşma ve çürüme yaşıyoruz. Güzel ahlak, dürüstlük, güven, şefaflık, eşitlik, sevgi, şefkat, iyi karakter ve erdemlik gibi değerler yok olurken; yalan, rüşvet, hırsızlık, hayasızlık, yolsuzluk, torpil, adaletsizlik be zulüm, giderek normalleşiyor. 

Toplumdaki çürümeyi gösteren en çarpıcı gösterge, bu ahlaki yozlaşmayı yaşayan siyasilerin ısrarla tekrar tekrar seçilebilmesidir. Dürüst siyasiler destek görmezken, yalan ve yolsuzlukları herkesçe kabul görmüş siyasiler destek görmektedir. Bu tablo, toplumsal çürümenin ve ahlaki çöküşün açık bir göstergesidir.

Sağlıklı bir toplum, sadece yasalarla değil, görünmez ama toplumu güçlü kılan "etik kurallar" dediğimiz dürüstlük, adalet, eşitlik, saygı, sevgi, sorumluluk, şeffaflık ve başkasına zarar vermeme gibi  ilkelerle ayakta durur.

Bu değerler ne yazık ki giderek aşınıyor ve yok oluyor.

Çürümenin ve Çürütmenin Merkezinde Siyaset ve Medya Var

Çürümenin en yıkıcı olduğu alanların başında siyaset kurumu geliyor. 

Siyaset etiği; kamu yararını, şeffaflığı, hesap verebilirliği, adalet ve hukukun üstünlüğünü şart koşar. 

Oysa kişisel/parti çıkarlarının kamu yararının önüne geçmesi, çıkar çatışmaları, nefret dili ve liyakatsizlik maalesef sıradanlaşmış durumunda. 

Halkı yanıltan, aldatan, hesap vermeyen, adaleti gözetmeyen, yüzleri kızarmadan yalan söyleyen bir siyaset anlayışı, toplumun tüm katmanlarını zehirlemektedir.

Toplumu çürüten önemli kurumlardan bir diğeri de çürümüş medyadır. Medya etiği; doğruluk, tarafsızlık, özel hayatın gizliliği ve nefret söyleminden kaçınmayı emreder. Ancak satın alınmış medya ile çarpıtılmış haberler, taraflı yayınlar, doğruları gizleme, reklam-haber karmaşası, hedef gösteren ve kışkırtıcı dil, toplumsal güveni ve algıyı daha da zedeleyen bir medyaya ile karşı karşıyayız.

Etik kurallarından uzaklaşmış bir medya, toplumdaki çürümeyi hızlandıran en önemli araçlardan biri haline gelebilmektedir.

Peki, Bu Kısır Döngü Nasıl Kırılır?

Toplumsal çürüme, çıkar ilişkilerinin etik değerleri bastırmasıyla artar. Hızlı değişim, bireyselcilik, tüketim kültürü ve eğitimdeki değerler eğitimi eksikliği de bu süreci hızlandırır. Bunun sonuçu olarak, güvenin kaybolduğu, sosyal bağların zayıfladığı, adalet ve hukukun çalışmadığı, umutsuzluk, karamsızlık ve çürümenin arttığı bir toplum meydana gelir.

Çözüm, Adalet, eşitlik ve hukukun üstünlüğüyle beraber etik kuralları yeniden yaşayan bir değer haline getirmektir. 

Bu etik kuralları da:

İlk Önce Bireyden Başlamalı: Daha önce başka yazılarımızda değindiğimiz gibi "Değiş ki değişesin, Değiş ki, değişsin." sözünde işaret ettiğimiz gibi,  önce fert olarak karakterli, erdemli, sorumlu bireyler olma yolunda içsel bir dönüşüme ihtiyacımız vardır.

Etik Kuralları Ailede ve Okulda Kök Salmalı: Değerler eğitimi, çocuk yaştan itibaren başlamalı üniversitelerde de devam etmelidir. Hayatın her alanında bu değerler ve bu değerleri yaşayanlar önemsenmelidir. 

Etik Kurallar Kurumsal Düzeyde Taçlanmalı: Kamuda liyakat, şeffaflık ve hesap verebilirlik olmazsa olmaz olmalı. Medya ve sivil toplum, etik ilkelerin takipçisi olmalı, bu kuralları yaşamayanlar itibar görmemeli, yargı gereğini yapmalıdır.

Değişim Bizim Elimizde


Etik kuralları, toplumun manevi ve vicdani omurgasıdır. Bu omurga çökerse, her şey çöker. 

Ancak umutsuzluğa kapılmaya gerek yok. Bu kötü gidişatı değiştirmek yine toplumun elinde.  Çünkü ancak kişilikli, erdemli, yüksek ahlak sahibi bir toplum, dürüst, adil ve liyakatli yöneticileri seçer, adil ve şeffaf bir iktidarı talep eder.

Yüce Kitabımızın buyurduğu gibi: "Bir toplum kendini değiştirmedikçe, Allah onları değiştirmez." (Rad Suresi, 11)

Unutmayalım ki, toplum olarak seçtiklerimizden ve tercihlerimizden sorumluyuz. Ve bugün yaşadığımız sıkıntılar ve sorunlar, dün yaptığımız yanlış tercihlerin sonucudur.

Demek ki toplumsal dönüşüm, ancak bireysel ve kolektif düzeyde ortaya konan samimi bir değişim iradesiyle mümkündür. 

Nasıl ki, dün sahâbe-i kirâm, cahiliye dönemini yaşarken; inen her ayet ve Resûlullah (sav)’ın her emri karşısında “işittik ve itaat ettik” diyerek kendilerini değiştirmiş ve böylece bugün hayırla yâd edilen ve insanlığa örnek bir topluma dönüşmüşlerse, aynı şekilde, bugünün toplumu da ahlaki ve toplumsal bir dönüşüm yaşaması mümkündür.

O halde soralım: Değişim için ilk adımı atmaya, önce kendimizden başlamaya hazır mıyız?

Vesselam.



Bu yazı 180 defa okunmuştur.

FACEBOOK YORUM
Yorum

YAZARIN DİĞER YAZILARI

ÇOK OKUNAN HABERLER
HABER ARA
GAZETEMİZ

YAZARLAR
SON YORUMLANANLAR
  • HABERLER
  • VİDEOLAR

Web sitemize nasıl ulaştınız?


nöbetçi eczaneler
YUKARI