Bugün 7 Ekim, Aksa Tufanın ikinci yıl dönümü. Bu vesile kahraman Hamas ve Gazze halkını inanç, sabır ve onurlu mücadelesinden dolayı kutluyorum.

Aksa Tufanı; işgale, baskılara, katliamlara, işkence ve tecavüzlere karşı onurlu bir başkaldırının; özgürlüğün ve izzetin haykırışıdır.
Aksa Tufan; zillete bürünmüş, ABD ve Siyonizm’in uşakları haline gelmiş Müslüman ülke liderlerinin olduğu bir dönemde, Müslüman halkların izzet ve onurunun yükselen sesidir.

Aksa Tufanı; dünyanın süper güçlerine ve Müslüman işbirlikçilere karşı, tüm imkânsızlıklara rağmen iman ve azmin getirdiği kutlu bir direnişin adıdır.
Aksa Tufanı; Müslüman ülke liderlerinin ve Batı’nın maskesini düşüren tarihi bir harekettir.

Aksa Tufan; Filistin meselesini yeniden canlandırmış, İsrail’in işgal ve katliamlarını bir kez daha tüm dünyanın gözü önüne sermiştir.
Aksa Tufanı; sadece bir direniş değil, aynı zamanda bir uyanıştır. Müslüman ve gayrimüslim halkların Siyonizm gerçeğini tanımasına, vicdanların uyanmasına ve Filistin davasına sahiplenmesine vesile olmuştur.
Bunu Sumud Filosunda ve dünyanın dört bir yanında yapılan protesto yürüyüşlerinde açıkça görmekteyiz.

Aksa Tufanı, tüm dünyaya direnişin hâlâ diri olduğunu, ümmetin vicdanında Filistin davasının asla ölmediğini göstermiştir.
Yıllardır emperyalist güçlerin dayattığı sahte barış süreçleri, Batı’nın terör örgütü İsrail’e koşulsuz desteği ve Arap rejimlerinin sessizliği arasında Filistin davası neredeyse unutulmuştu.
İsrail’le yapılan İbrahim Anlaşmaları ve Türkiye’nin İsrail’le kurduğu Cumhurbaşkanlığı seviyesindeki siyasi ilişkiler ticaret hacmini 1.4 milyar dolardan yaklaşık 9 milyar dolara çıkarması gibi gelişmeler, bu duyarsızlığın göstergesiydi.
Aksa Tufanı, liderlerin Filistin davasına karşı olan körlüğü, sağırlığı ve samimiyetsizliği de tüm çıplaklığıyla ortaya çıkarmıştır. Bu durum, İslam dünyasındaki işbirlikçi liderlerin siyasi bağımlılıklarının, manevi zafiyetlerinin ve iktidarlarını ABD ile İsrail’e bağlı görmelerinin açık bir göstergesidir.

Aksa Tufan; Batı’nın çifte standardını bir kez daha gözler önüne sermiştir.
BM, NATO, AB ve insan hakları, özgürlük, demokrasi söylemleri — konu Filistin ve Müslümanlar olduğunda — nasıl kör ve sağır kesildiğini tüm dünya bir kes daha görmüştür.

Aksa Tufanı sayesinde bugün Filistin meselesi yeniden İslam âleminin ve insanlığın gündemine oturmuştur.
Ancak bu dayanışmanın, barış içinde, adil, yaşanabilir bir dünya ve kalıcı siyasi bir güce dönüşebilmesi için İslam ülkeleriyle vicdan sahibi diğer devletlerin ortak bir duruş sergilemeleri şarttır. Aksa Tufanı, bu bilinci diri tutmak bakımından tarihi bir dönüm noktasıdır.

Gazze: Ümmetin Onuru

Gazze halkı bugün ümmet adına büyük bir bedel ödüyor.
Kadın, çocuk, yaşlı demeden; yoksulluk, açlık ve ölümle kuşatılmış bir coğrafyada sabırla, imanla ve onurla direniyor ve ümmetin izzet ve onurunu temsil ediyor.
Tarih boyunca ender görülen bir sabır, cesaret ve teslimiyet örneği sergiliyor.
Unutulmamalıdır ki Filistin davası yalnızca Gazze’nin değil, tüm ümmetin davasıdır.
Kudüs ve Mescid-i Aksa, bütün Müslümanların inançtan gelen ortak değeridir.

Gerçek Kurtuluşun Yolu: İslam Birliği

Gazze ile bir kez daha görüldü ki; İslam Birliği kurulmadıkça, Müslüman ülkeler, ABD; İsrail ve diğer Batı emperyalizminin tahakkümünden, işgal ve katliamlarından kurtulamayacak, mazlum coğrafyalar özgürlüğüne kavuşamayacaktır.
Ancak İslam Birliğinin oluşabilmesi için de, Müslüman halkların önce kendi ülkelerindeki işbirlikçi yönetimlerden kurtulmasıyla mümkündür.

Geride kalan iki yılda, Gazze halkı kazanmış; güç ve kudret sahibi ordulara sahip oldukları halde Gazze halkını söz, dua ve hamasetten dışında yalınız bırakmış, iktidarlarının devamın ABD ve İsrail’e olan ilişkiye bağlayan, işbirlikçi liderler kaybetmiştir.

Selam olsun, Aksa Tufanı şehit ve gazilerine
Selam olsun İzzet ve onur sahibi Gazze halkına,

Selam olsun bu kutlu ve şanlı davaya destek olan ülkelere
Selam olsun, Sumud ve diğer filolara,

ABD’ye, İsrail’e ve tüm işbirlikçilerine ise veyl olsun.

Vesselam.