Bugun...


Fesih Bozan

facebook-paylas
Tribünlerde, Kin ve Nefretin Değil, Barışın ve Kardeşliğin Sesi Yükselmelidir
Tarih: 22-12-2025 00:02:00 Güncelleme: 22-12-2025 00:02:00


 

Spor, yalnızca bir oyun değildir. Spor; ortak sevinç ve üzüntülerin, coşku ve dayanışmanın buluştuğu güçlü bir toplumsal alandır. Tribünler ise bu duyguların en yoğun yaşandığı mekânlardır. Ancak son yıllarda, zaman zaman tribünlerde yükselen sesler, ne yazık ki birlik ve beraberliğin, barışın ve kardeşliğin değil; kin, nefret ve ötekileştirmenin sesi olmaya başlamıştır.

Daha önce bazı maçlarda Amedspor’a ve son olarak Kürt siyasetinin önemli isimlerinden olan Sayın Leyla Zana’ya yönelik tribünlerde sergilenen hakaret, küfür, ötekileştirme ve saldırgan dil, sıradan bir tezahürat meselesi değildir. Bu dil; bir bireyi aşan, Kürt halkını ve birlikte yaşama iradesini hedef alan tehlikeli ırkçı bir zihniyetin dışavurumudur. Sporun birleştirici ruhuna zarar veren bu yaklaşım, toplumsal barışa da derinden zarar vermektedir.

Tribünlerde üretilen kin, nefret, ötekileştirici, hedef gösteren ve ırkçı söylemler, toplumdaki mevcut fay hatlarını daha da derinleştiriyor. 

Kaldı ki, spor alanları geniş kitlelere hitap ettiği için burada kullanılan dil hızla normalleşiyor ve gündelik hayata taşınabiliyor. Zaten en tehlikeli yanı da tam burada başlıyor: Özellikle gençler, şiddeti ve nefreti meşru bir ifade biçimi olarak görmeye başlıyor.

Oysa spor, gençlere rekabetin yanında saygıyı, "rakiptir ama düşman değildir" anlayışını, farklılıklara tahammülü, kazanma ve kaybetmenin olgunluğunu, birlikte var olabilmeyi öğretmelidir.

Kürt siyasetçi, parti, simge, değer veya spor takımlarına karşı yapılan bu ve benzeri saldırılar aynı zamanda siyasal bir boyut da taşıyor. 

Tribünlerdeki nefret dili, demokratik kültürü aşındırıyor; farklı kimliklerin bir arada yaşama umudunu zayıflatıyor. Spor üzerinden üretilen bu dil, zamanla siyasal manipülasyonlara açık hale geliyor ve toplumsal barışı tehdit eden kutuplaştırıcı ve ötekileştirici bir araca dönüşüyor.

Amedspor ve Leyla Zana örneklerinde açıkça görüldüğü gibi, bu saldırgan dil çoğu zaman etnik kimlik, dil ve bölgesel aidiyet üzerinden şekilleniyor. Irkçılık, bölgecilik ve hedef gösterme, spor alanlarında körükleniyor. 

Oysa sporun evrensel değerleri; ayrımcılığı değil eşitliği, dışlamayı değil kapsayıcılığı ve hoşgörüyü esas alır. 

Bir kimliği, bir halkı, bir bölgeyi veya bir siyasi hareketi hedef alan her söylem, yalnızca o kimliği veya kesimi değil, toplumun tamamını zehirler ve tahrik eder.

Toplumsal barış ve huzur, birlik ve beraberlik; karşılıklı saygı, empati ve diyalogla mümkündür. 

Spor alanları ise bu değerlerin görünür kılınabileceği en güçlü alanlardır. 

Ancak ırkçılık, kin, nefret ve ötekileştirme dili hâkim olduğunda, tribünler barışın değil çatışma alanlarına dönüşür. Bu dönüşüm, yalnızca bugünü değil, yarınları da tehlikeye atacaktır.

Peki Ne Yapmalı?

Her şeyden önce, Leyla Zana'ya yapılan hakaret ve küfürde olduğu gibi, iktidarından muhalefet partilerine, siyasetçisinden sivil toplum kuruluşlarına, Türkünden Kürdüne, medyasından spor camiasına, eğitimcisinden kanaat önderine kadar herkes, kendi alanında bu dili açık ve net biçimde reddetmeli, kınamalı ve karşı çıkmalıdır.

· Siyaset Kurumu: İktidar, siyaset kurumu ve parti liderleri, ayrıştırıcı ve kutuplaştırıcı söylemlerden uzak durmalı; barış, kardeşlik ve birlik mesajlarını güçlendirmelidir.

· Sivil Toplum Kuruluşları: Spor ve barış eksenli çalışmalarla tribün kültürünü dönüştürmeye katkı sunmalıdır.

· Medya: Nefret söylemini körükleyen değil; ortak değerleri ve birlikte yaşamı öne çıkaran bir yayın dili benimsemelidir.

· Spor Kurumları: Spor kulüpleri ve federasyonlar, ırkçı ve ayrımcı davranışlara karşı caydırıcı yaptırımlar uygulamalı, etik değerleri kararlılıkla savunmalıdır.

· Eğitim Sistemi: Eğitim ve gençlik çalışmalarıyla sporun centilmenlik, saygı ve kardeşlik ruhu yeniden inşa edilmelidir.

· Yargı ve Hukuk: Toplumsal barışı ve birlikte yaşamayı tehlikeye atan provokatörleri cezasız bırakmamalıdır.

Unutmayalım: Tribünlerde yükselen her ses, toplumda farklı yankılanır. Kin ve nefretin sesi yükseldikçe barışın sesi kısılır. 

Oysa bölgemizdeki savaş çemberi, barış süreci ve iç cepheyi güçlendirme hedefleri göz önüne aldığımızda, ülkemizin barışa, birlikte yaşama iradesine ve kardeşliğe her zamankinden daha fazla ihtiyacı vardır.

Spor; ayrıştıran değil birleştiren, ötekileştiren değil kucaklayan bir güce dönüştürülmelidir.

Vesselam



Bu yazı 138 defa okunmuştur.

FACEBOOK YORUM
Yorum

YAZARIN DİĞER YAZILARI

ÇOK OKUNAN HABERLER
HABER ARA
GAZETEMİZ

YAZARLAR
SON YORUMLANANLAR
  • HABERLER
  • VİDEOLAR

Web sitemize nasıl ulaştınız?


nöbetçi eczaneler
YUKARI