Tam 41 yıldır zihinlerimize hükmeden kin ve düşmanlık kültürü Sayın Devlet Bahçeli’nin tüm ezberleri bozan tarihi çıkışıyla siyasi hayatımızda 7.5 şiddetinde deprem etkisi yarattı.
Şimdi; ırkçılıktan, ayrımcılıktan, ötekileştirmeden, kandan, şiddetten, şehit cenazelerinden ve gencecik insanların kanı üzerinden siyasetlerini inşa edenlerde bu enkazın altında kaldı.
50 yıllık aradan sonra siyasi hayatımız ilk kez evolüsyon sürecine girdi.
MHP lideri Bahçeli bu çıkışıyla, öngörüsüyle Türkiye’yi kuşatma hazırlığı yapan ülkelere karşıda kaleyi savunmaya ve savaşmaya daha dirençli hale getirmeyi hedefliyor.
Evolüsyon diyorum, çünkü ölümü yüceltip onurlu, eşit, kardeşçe yaşamayı değersiz kılan Ortadoğululuktan kurtulacağız sanki.
Çünkü fazlasıyla sıkılmış bir yumruğun, iletişime açık bir elden daha güçlü olduğuna milletçe inanmaya başladık artık.
Çünkü kardeş kavgasının kazananının asla olamayacağını, asıl kazananların bizi ayrıştırmaya/çatıştırmaya çalışanlar olduğunu hep birlikte gördük. Bu acı tecrübe bize 60 bin cana, milyar dolarlık zarara ve 41 yıllık zaman kaybına neden oldu.
Çünkü cumhuriyetin kuruluşundan bugüne kadar Kürtlerle Türkler arasında yaratılma çalışılan bölünmenin sokakta, yaşamda, sosyal hayatta karşılığı asla olmadı. Kurtuluş savaşını birlikte kazandıkları gibi, birlikte çalıştılar, birlikte ürettiler. Aynı cenazede ağladılar. Aynı düğünde halay çektiler. Aynı mahallede oturdular. Kız alıp verirken de ‘ bu Kürt bu Türk’ demediler.
Bu sosyolojik gerçeği hiçbir güç değiştiremedi.
Buna rağmen terör lobisi ise hiç durmadı. Bazı siyasilerden aldığı enerjiyle direncini artırmaya devam ediyor…
Ne zaman siyasi iklim barıştan yana olsa o çevrelerin provokasyonu devreye giriyor.
Diyarbakır’da gazeteciliğe başladığım 1982 yılından bugüne kadar, her kim ‘’terör bitsin, silahlar sussun’’ dediyse ona tuzaklar kurulmuştur. Çok ağır beller ödemiştir.
O yüzden Sayın Devlet Bahçeli’yi yalnız bırakmamak lazım.
Dışarıyla bağlantılı FETO benzeri yapıların ülkemizde hala etkin olduğunu hesaba katarsak, sayın Bahçeli’yi ve dava arkadaşlarını gözümüz gibi korumamız gerektiğini düşünenlerdenim. 40 yılı aşan meslek hayatımda başta Özal olmak üzere çoğu siyasilerin akıbetini bildiğimden kaygılıyım, korkuyorum.
Tarihten ders çıkaracak olursak;
Cumhuriyetimizin kuruluşundan bugüne dek en önemli, en büyük ve en karmaşık sorununu 100 yıllık aradan sonra çözme arifesindeyiz.
Dost ta, düşman da çok iyi biliyor ki, eğer biz bu meseleyi hukuk ve demokrasi sınırlarında kendi içimizde çözersek, bunu başka –başka ülkelerin (gizliden de olsa) müdahil olmasını engelleyebilirsek geleceğin Türkiye’si çok daha güçlü olacak.
Benzer girişimler daha önceden de oldu.
Tam iki kez denendi.
Paralel yapılar, farklı enstrümanlar kullanarak süreci bloke etmeyi, hatta çatışmaları körükleyecek operasyonlar yaparak, süreçleri daha karmaşık, içinden çıkılmaz hale getirdiler.
Bu terör ve siyaset ağalarının gücünü aşan, çok daha büyük organizasyonlar, suikastlar ve operasyonlarım kapsıyordu.
Şimdi ise siyasi iradenin ve devlet gücünün dışarıdan oluşabilecek olası müdahalelere karşı daha dirençli olduğunu düşünenlerdenim.
PKK eylemlerinden zarar gören, ağır bedeller ödeyen, memleketini terk etmek zorunda kalan bir fikir işçisi olarak Türkiye siyasetinin doğal akışını değişten Sayın Devlet Bahçeli’yi destekliyorum. Bugün seçim olsa oyum Bahçeli’nindir. Buna biline.
Saygılarımla
