Her doğum bir hayattır, ama bazı doğumlar bütün bir insanlığın yeniden doğuşudur. 571 yılının o mübarek gecesinde, semanın yıldızları sanki daha parlak yanmış, melekler daha coşkulu zikretmişti. Çünkü “İki Cihan Güneşi” doğmuştu. O nur ki, karanlıkta kalan gönüllere ışık oldu; O nefes ki, taşlaşmış kalplere hayat verdi.

O’nun geldiği çağ, cehaletin en koyu gecesiydi. Kız çocukları toprağa gömülüyor, putların önünde insanlık zillete mahkûm ediliyordu. O’nun nurlu doğumuyla birlikte putlar birer birer devrildi, ateşler söndü, yüreklerdeki susuzluk rahmetle dindi. Mevlânâ’nın ifadesiyle:

“Güneş doğunca, yıldızlar gizlenir. O doğdu, cahiliyenin karanlığı da dağılıp gitti.”

Hz. Muhammed Mustafa (s.a.s.) yalnızca bir peygamber değil, insanlığın yeniden ayağa kalkışıdır. Yunus Emre’nin dediği gibi:

“Aşkın aldı benden beni, bana seni gerek seni.”

O’nu sevmek, O’nun izinden yürümek, aslında Allah’a varmanın en sahih yoludur. Nitekim O şöyle buyurmuştur:

“Beni, anasından babasından, çoluk çocuğundan ve bütün insanlardan daha çok sevmedikçe iman etmiş olamazsınız.” (Buhârî)

O, Ahmet’tir, Mahmut’tur, Muhammed’dir, Mustafa’dır. Adı cennette yazılı, nuru ezelde yaratılmıştır. Fuzûlî’nin dilinde:

“Mecnun’un gönlündeki aşk ateşi çöle düşse, bir damla su kalmaz. O ateş, aslında Muhammed aşkının bir yansımasıdır.”

Evet, iyi ki O geldi. İyi ki Kur’an’ı rehber, sünneti yol gösterici kıldı. İyi ki bizlere ümmet olma şerefini bahşetti. Çünkü biliyoruz ki hak gelince batıl erir; zulüm ne kadar güçlü görünse de, sonunda kaybolur.

Bugün de insanlık yolunu şaşırmış, kalpler susuz kalmıştır. Dünya malı, makamı, ihtirası, kimseye huzur vermiyor. Oysa huzur yalnızca İslam’dadır, gerçek vuslat yalnızca O’nun izindedir. Yunus’un dediği gibi:

“Mal da yalan, mülk de yalan, var biraz da sen oyalan.”

Gönüller yine O’nu bekliyor, O’nun nuruyla dirilmek istiyor. Çünkü vuslat yakındır. Ve biz biliyoruz ki, O’nun yolunda yürüyenler faniden bakiye doğru yol alır…

Hamdullah IŞIK / malabub@yaani.com