Bugun...


Hamdullah IŞIK

facebook-paylas
BİR YIL GİTTİ !… PEKİ BİZ NEREDEYİZ?
Tarih: 31-12-2025 00:03:00 Güncelleme: 31-12-2025 00:03:00


 

Bir yıl daha kapandı. Takvimden kopan sıradan bir yaprak değil bu; ömür defterimizden sessizce eksilen 365 gün, 6 saat…

Kimse bize sormadı: “Hazır mısın?”
Kimse uyarmadı: “Bu giden bir daha geri gelmeyecek.”

Ama gitti…
Ve biz, çoğu zaman farkına bile varmadan yolumuza devam ettik. Şimdi durup düşünmek zorundayız: Bu yıl bize ne kattı, biz bu yıldan ne eksilttik? Kazancımız yalnızca para, makam, unvan ve alkış mıydı? Yoksa kalbimize biraz merhamet, hayatımıza biraz istikamet ekleyebildik mi?

Eskiler buna ömür muhasebesi derdi. Biz ise muhasebeyi erteleyen, hesabı unutan bir kalabalığa dönüştük. Duvarlarımız diplomalarla dolu, ama kalplerimizde imanın temel bilgileri eksik. Unvanlarımız uzun, secde sürelerimiz kısa.
Her şeyi biliyoruz belki… Ama niçin yaşadığımızı bilmiyoruz.

Yarın kabir kapısı açıldığında; makamlarımız, plaketlerimiz, alkışlarımız bizim yerimize konuşabilecek mi? Pandemi ve Deprem: Unuttuğumuz İki Büyük Ders:

Beş yıl önceydi…
Bir virüs geldi,
dünyayı susturdu.

Evlerimize kapandık, sevdiklerimize hasret kaldık, bir nefesin, bir temasın, bir selamın ne kadar kıymetli olduğunu öğrendik. Herkes acziyetle yüzleşti. Bilim sustu, servet çaresiz kaldı, insan kendisiyle baş başa kaldı.

Sonra üç yıl önce…
Bu kez yer sarsıldı.

Binalar çöktü, hayatlar yarım kaldı, binlerce insan bir gecede dünyadan göçtü. Aynı sokakta güldüğümüz insanlar
sabahına enkaz altındaydı.
Aynı evler,
aynı şehirler,
aynı “yarın” hayalleri…

günlerde ne demiştik?
“Artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak.”
“Hayatın kıymetini anlayacağız.”
“Daha merhametli, daha sorumlu olacağız.”

Peki sonra ne yaptık?

Unuttuk.
2025 de geçti.
Pandemiyi unuttuk.
Depremi unuttuk.
Toplu mezarların başında ettiğimiz duaları unuttuk…

Şimdi 2026 ‘ya merhaba diyoruz…
Ama biz hâlâ aynı ihmallerle, aynı ertelemelerle, aynı savrulmanın içindeyiz. Bir yıl eksilirken neden seviniyoruz? Niçin havai fişeklerle kendi ömrümüzün tükenişini alkışlıyoruz?

harcanan servetle kaç yetim gülebilirdi?
Kaç depremzede evine kavuşabilirdi?
Kaç genç umuda tutunabilirdi?

Dünya için gösterdiğimiz gayretin ne kadarını ahiret için ayırıyoruz? Farzları gerçekten biliyor muyuz, yoksa sadece “Müslümanım” demekle mi yetiniyoruz?

Namaz, oruç, zekât ve hac…
hayatımızda birer isim mi, yoksa birer şahit mi?

Ve Yeni bir yıl; 
yeni bir ömür değildir. Sadece kalan sürenin biraz daha azalmasıdır.BAma yine de bir imkândır. Pandeminin öğrettiği acziyetle, depremin hatırlattığı fanilikle kendimize gelmek için bir imkân…

Tevbe için, dönüş için, aslımıza rücu için… Kur’an ve Sünnet’i pusula edinenler için en karanlık denizlerde bile umut vardır. Allah ve Resûlü’nü dost edinenler için ne dünyada ne ahirette korku yoktur.

Son Söz:

Hayat mı bizi harcıyor,
yoksa biz mi hayatı?

Pandemiye, depreme, geçip giden yıllara rağmen hâlâ bu soruyu sormuyorsak asıl felaket belki de budur. Bu sorunun cevabı,
2026’yı nasıl yaşayacağımızı belirleyecek. Rabbim; kalan ömrümüzü bereketlendirsin,
hesabı kolay, istikameti dosdoğru kılsın.

Ve bize, ömür bitmeden kendimize gelmeyi nasip etsin. Âmin.

Hamdullah IŞIK / malabub@yaani.com



Bu yazı 150 defa okunmuştur.

FACEBOOK YORUM
Yorum

YAZARIN DİĞER YAZILARI

ÇOK OKUNAN HABERLER
HABER ARA
GAZETEMİZ

YAZARLAR
SON YORUMLANANLAR
  • HABERLER
  • VİDEOLAR

Web sitemize nasıl ulaştınız?


nöbetçi eczaneler
YUKARI