Bugun...


Hamdullah IŞIK

facebook-paylas
EN VASIFSIZ AMA EN İMTİYAZLI ÇALIŞAN: MİLLETVEKİLİ…
Tarih: 25-09-2025 00:01:00 Güncelleme: 25-09-2025 00:01:00


 
 
Toplumun her kesimine baktığımızda, çalışanların hayatını emek ve alın teriyle yoğurduğunu görürüz;
 
İşçi sabahın köründe fabrikaya koşar,
maden işçisi yerin onlarca metre altında ölümle burun buruna çalışır,
tarım işçisi kavurucu güneşin altında ekmeğini topraktan çıkarır.
Memur masa başında evrak yığınıyla boğuşur,
amir sorumluluğun yükünü taşır, patron kendi işletmesini ayakta tutmanın telaşına düşer.
 
Kısacası herkesin bir görevi, bir sorumluluğu, bir alın teri vardır.
 
Ancak işin içinden çıkamadığım bir kesim var: Milletvekilleri.
 
Defalarca sordum kendime:
Bu insanlar ne iş yapıyor?
Hangi sorumluluğu yerine getiriyor?
Halkın hangi sorununu çözüyor? Herkesin yükünü, derdini, emeğini görebildiğimiz bir dünyada, onların işlevini görmek nedense hep zor oluyor…
 
Diyarbakır’ın milletvekillerini de gördük, Çermikli olanlarını da… 
 
Ama gelin görün ki Çermik’in yoluna, suyuna, taşına, çarşısına, pazarına, kısacası halkına gözle görülür bir faydalarını göremedik. Oysa “milletin vekili” sıfatını taşıyan bir insanın, öncelikle doğup büyüdüğü topraklara hizmet etmesi beklenmez mi?
 
Bu çelişkiyi dile getirmek için yıllar önce kaleme aldığım yazılar hâlâ aklımda. Birinde “Milletvekili Kimin Vekili?” diye sordum.
Sonra başka bir yazıda “Milletin Vekili Ne Zaman Seçilecek?” dedim.
 
Bu yazılarımı 2016’daki Evet-Hayır Referandumu öncesinde, Diyarbakır’a gelen dönemin Devlet Bakanı Sayın Cevdet Yılmaz ve Başbakan Başdanışmanı Sayın Adnan Bey’in huzurunda da gündeme getirdim. Onların yanında da aynı suali sordum:
 
“Bu 600 milletvekili gerçekten ne iş yapıyor?”
 
Fakat bugüne kadar bu soruya açık yüreklilikle cevap verebilen çıkmadı.
 
Gerçek şu ki; milletvekilleri, ülkenin en rahat, en imtiyazlı çalışanlarıdır. İki yıl görev yapınca ömür boyu süren emeklilik hakkı kazanırlar. Maaşları yüksektir, özlük hakları geniştir, imkânları boldur.
 
Peki ya diğerleri?
 
Yer altında yaşamını riske atan maden işçileri…
Yağmurun altında, sıcağın kavurucu ateşinde çalışan tarım işçileri…
Sabahın köründe fabrikaya girip akşam karanlığında çıkan beden işçileri…
Bir ömür boyunca masa başında çalışan memurlar…
 
Onların maaşı, milletvekillerinin dörtte birine bile ulaşmaz. Emeklilikleri, insanca bir yaşam sürmeye yetmez. Oysa bu insanlar ülkeyi ayakta tutan gerçek emekçiler değil midir?
 
Hz. Ali’nin şu sözü kulağımızda çınlıyor: “Devletin dini adalettir.”
 
Eğer adaletin terazisi bozulursa, toplumun huzuru da bozulur. Eğer işçinin alın teri korunmaz, emekçinin hakkı gözetilmezse, o ülkede barıştan, kardeşlikten ve güvenlikten söz edilemez.
 
Milletvekilliği, yalnızca makam arabasına binmek, kürsüde nutuk atmak değildir.
Milletvekilliği, halkın derdine ortak olmak, köyün yolunu dert edinmek, çocuğun okulunu savunmak, hastanın derdine derman aramaktır.
Halkın yükünü omuzlamayan bir vekil, gerçekten milletin vekili olabilir mi?
 
Bugün toplumun en çok ihtiyaç duyduğu şey; koltuğu dolduran değil, koltuğa anlam katan insanlardır. Zira makam da geçer, yetki de geçer… 
 
Fakat, “adaletsizlik kalıcı iz bırakır…”
 
Seçmen olarak bizim de kendimize şu soruyu sormamız gerekir:
 
Gerçekten bizi temsil edecek, bizim yükümüzü taşıyacak insanları mı seçiyoruz?
Yoksa yalnızca unvanları olan, ama halka dokunmayan insanlara mı vekâlet veriyoruz?
 
Cevabı vicdanlarımızda arayalım... ves’Selam…
 
Hamdullah IŞIK / malabub@yaani.com


Bu yazı 284 defa okunmuştur.

FACEBOOK YORUM
Yorum

YAZARIN DİĞER YAZILARI

YAZARLAR
ÇOK OKUNAN HABERLER
  • BUGÜN
  • BU HAFTA
  • BU AY
SON YORUMLANANLAR
  • HABERLER
  • VİDEOLAR
HABER ARŞİVİ
GAZETEMİZ

HABER ARA
Bizi Takip Edin :
Facebook Twitter Google Youtube RSS
YUKARI