Dilimizin döndüğü kadar günlük gazetede yazı yazıyoruz; ancak eskilerin: “Kellim kellim la yenfe’ ” dedikleri gibi; konuş konuş bir yararı yok! Daha açıkçası gazeteci olarak söylersek: “Yaz yaz, yararı yok!”
Demem o ki amacımız yazmış olmak değil, yazmaktan amacımız, yazdıklarımızın bir işe yaramasıdır. Kişisel konuları değil, toplumsal konuları dile getiriyoruz ki topluma bir hizmet etmiş olalım. Amacımız; “Üzüm yemektir, bağcıyı dövmek değildir!”
Geçen haftaki yazımda toplu taşımacılık ve halkımızın durumunu dile getirmiş; Belediyemizin ve yetkili kurumların üzerlerine düşeni yapmaları gerektiğini vurgulamıştım. Aradan bir hafta geçmesine rağmen- istisnalar var elbette, bunlara teşekkür ederiz-bir değişiklik görülmüyor. Diyarbakır’ın bu dayanılmaz sıcaklığına rağmen hala minibüs ve halk otobüslerinde aynı durum devam ediyor, sıcak, insanları canından bezdirmeye devam ediyor. Yakıt masrafından ötürü klimalar çalıştırılmıyor ya da bakımsızlıktan dolayı (özellikle belediye otobüsleri) çalıştığı halde aracın içi sımsıcak oluyor!
Kurumların basın ve halkla ilişkiler ya da basın danışmanlığı bölümleri vardır. Bu birimlerin varlık nedeni; günlük bölgesel, yerel ya da ülke geneline hitap eden basılı yayın organlarını inceleyip kurumlarıyla ilgili bir haber ya da eleştiri, aksaklık varsa bunları tespit edip yöneticileriyle paylaşıp gerekli önlemleri almaya yönelik bir çaba içine girmeleri gerekir. Üzülerek belirtmeliyim ki bu konuda bir çalışma görmüyoruz. Oysa her zaman dediğim gibi: “Halka hizmet, hakka hizmettir!” anlayışıyla çalışmamız gerekir. Olsun, biz yine de doğruları söylemek zorundayız. Bizden hatırlatması, yetkililerden yapması... Amacımız yerel yönetimde yetkililerimize yardımcı olmak olduğu için hatırlatmalarımız bir işe yararsa kendimizi mutlu sayarız.