Daha önce de yazdım. Bir şarıstanda yaşayanların huzurlu ve mutlu olabilmeleri, diğer deyimle rahat edebilmeleri; yaşadıkları şarıstanda ihtiyaçlarını karşılamak amacıyla bir yerden bir yere giderken kullandıkları toplu taşıma araçlarında rahat bir yolculuk yapmalarıyla ilgilidir. Yolculuğun rahat olması için araçların sayıca ve donanımca yeterli olması gerekir.
Bizde durum nedir? Araçların sayıca ve donanımca yetersiz olmasının yanında, çalıştıkları süre yönünden de yetersizlik vardır. Günbatımı ile birlikte nöbetçi araç sistemine geçiliyor ve artık akşam saatlerinde ve gece otobüs bulmak mümkün olmuyor. Oysa Diyarbakır gibi yazı sıcak bir şehr-i Azim’de insanlar akşam serinliğinde çarşı pazara ve gezmeye çıkıyorlar; çünkü gündüz çok sıcak! Bunun çözümü gayet basittir. Dönüşümlü şoför sistemiyle bu sorun çözülür.
Şu anki sisteme göre akşam oldu mu insanların evlerine girip sabaha kadar çıkmamaları gerekir. Oysa böyle yaşam biçimi ancak köyde olur. Bunu anlamak için diğer büyükşehir belediyelerine bakmak yeterlidir. Akşam olunca Ankara ya da İstanbul’da belediye otobüslerinin saat kaça kadar çalıştıklarına bakalım. Şarıstanımızın adı geçenlerden farkı nedir ki halkımıza bu kolaylığı tanımıyoruz.
Yeri gelmişken tekrar hatırlatmakta yarar vardır. Sayın yetkililer! Şarıstanımızın övgü kaynaklarından biri olan Surlar’ımızın etrafı özellikle de Sur Belediyesi’nin karşısındaki surun iç ve dış tarafı toz toprak içindedir! Oysa ben hatırlıyorum ki surların iç ve dış taraflarındaki parklar yemyeşildi. Akşamları aydınlatıcı lambalarla gündüzden farksızdı. Şimdi ise buralar içler acısı bir durumdadır. Kaldırımlar herhangi bir nedenle tahrip ediliyor ve öyle kalıyor. Oysa benim bildiğim kim yıktıysa işi bitince yine onun yapması gerekirken hala ilk günkü gibi duruyor. Ne olursunuz bu konularla ilgili birimler kontrol amacıyla çıkıp bütün şehri bir gezsinler, caddeleri, sokakları, kaldırımları, refüjleri kontrol etsinler ve eksiklikleri, aksaklıkları yerinde görsünler.
Dağkapı’daki süs havuzumuzda su görmeye hasret kaldık!
Hizmet etmeye niyetimiz olursa; hizmet edecek malzeme ve alan çok...
Diclekent Bulvarı’nda Mastfroş Caddesi’nin üzerindeki kavşağın doğu tarafında dönemeçte yeşil alan ve bu alanın içinde çok güzel ağaçlar vardı. Birileri önce o ağaçların etrafına tel örgü çektiler; sonra da o ağaçları kökünden söktüler! Yazık değil mi o ağaçlara? Diyarbakır’da sıcaklarla zaten baş edemiyoruz; bir de yeşil alan katliamı olunca varın sız hesap edin dayanma gücünü...
Diyarbakır’ımızın iklimine yabancı bir uygulama var: Kaldırımlarda ağaç dikme yeri yok; aksine refüjlerde var. Oysa kaldırımlarda olsaydı yayaların gölgede yürümeleri bu sıcakta iyi olurdu.
Yazacak çok şey var, anlattıklarımızla ilgilenen olur ümidiyle şimdilik noktalıyoruz yazımızı.