Zalim ve soykırımcı oğlan ve babası halüsinasyon yaşıyorlar! Hayallerinde kendilerini Gazze’yi enkazdan temizlenmiş; park ve bahçelerle, plajlarla, golf alanlarıyla donatılıp süslenmiş bir yerin içinde görüyorlar! “Aç tavuk rüyasında kendini darı ambarında görür!” Trampetçinin bu rüyasını gerçekleştirmek üzere oğlu zurna çalıyor ve kimin düğünü olduğunu bilmeden kaşık topluyor! Bu zurnacı oğlan trampetçi babasına o denli güveniyor ki bu hayalin/ halüsinasyonun gerçekleşeceğinden kuşku duymuyor. Oysa bu hergeleler şunu unutmamalıdırlar: “Gerçeklerle hayaller aynı olmaz!” Hayal görmek bedava ve ucuzdur; ancak gerçekler öyle değildir! Gerçeklerin insanın yüzüne çarpıp hayallerin tersine insanı yüzüstü süründürmeyle karşı karşıya bırakmak gibi bir huyları bardır!
Tarihte Firavun ruhlu gaddarların sonunun ne olduğuyla ilgili sayısız örnekler vermek mümkündür. Zulmün de uzun süre devam etmeme gibi bir tutumuyla karşı karşıya kalmış tağutlar, zorbalar, Ebu Cehiller, Hintler, Yezitler; Nemrutlar, Hitler, Stalinler, Maolar...
Biz Müslümanlar Gazze’yle; Gazze’liler de: “Korkuyla, açlıkla, mallardan ve canlardan, ürünlerden yana eksiklikle!” sınanıyorlar! (2/155) Ancak, Gazze’ li kardeşlerimiz sınavlarını başarıyla verdiler/ veriyorlar! Ne yazık ki asıl olan bize oluyor; sınavda başarışız olduk. Dünyada rüsvay/ rusiya (kara yüzlü); ahirette ise zarar edenlerden olduk.
El oğlu birlik olup çalıştı, çabaladı ekonomik ve teknik yönden güçlendi; biz ise zevk ve eğlenceye dalıp “başımızı kuma sokup” bekledik, uyuduk! “Bana dokunmayan yılan bin yaşasın!” dedik. Yaşasın ama o yılanlar çoğala çoğala bize adım atacak yer bırakmadılar. İşte bugün Siyonist yılanlar ve onların babaları birleşikler ve Trampetçiler bu anlayışın ürünüdürler!
Allah’ ın bize verdiği aklı kullanmıyor ve emrettiği biçimde davranmıyoruz! Bu bela ve musibetler onun için başımıza geliyor. Ey Allah’ın kulları! Ne olursunuz birlik olun, bizi Yaratan’ın bize gösterdiği yoldan yürüyün! Yani Kur’an’ın yolundan! Başka yol yoktur! Şairimiz Mehmet
Akif’in dediği gibi:
“Allah’a dayan, sa’ye sarıl, hikmete râm ol...
Yol varsa budur, bilmiyorum başka çıkar yol.”