Cumhuriyetin ilk yüzyılı, Kürt halkı için sadece inkârın, sürgünün ve acının tarihi oldu.

Zilan’da, Dersim’de, Şeyh Sait ve arkadaşlarında yaşananlar, bir milletin hafızasında kapanmayan yaralar olarak kaldı. 

O zincirin en kanlı halkalarından biri, 6-8 Ekim 2014 olaylarıydı.

Aradan 11 yıl geçti.
Ama hâlâ o günlerin karanlığı aydınlatılamadı.

Sokaklar kimlerin emriyle yakıldı, kimler organize etti, kim neden sustu?

O dönem görevde olan valiler, emniyet müdürleri, jandarma komutanları neden sorgulanmadı?

Devlet, o gün sokakları çetelere teslim etti; halk kendi kaderine terk edildi.

Karanlık Plan: FETÖ ve PKK’nın Elbirliği

Bugün belgeler ve tanık ifadeleri, 6-8 Ekim’in sıradan bir “sokak olayı” olmadığını açıkça gösteriyor.

Bu, FETÖ’nün içeriden, PKK’nın dışarıdan yürüttüğü organize bir kaos plânıydı.

Hedef, Müslüman Kürtleri sindirmek ve birbirine düşürmekti.

FETÖ, devleti içeriden felç etmişti; PKK, sokakta terör estiriyordu.
İkisinin de ortak paydası, bu halkın inancını ve birliğini kırmaktı.

Bu gün kimse “Bu işi kim planladı?” sorusuna net bir yanıt veremiyor.

Dosyalar raflarda tozlanıyor, tanıklar susturuluyor, adaletin eli bir türlü uzanmıyor.

Yasin Börü: Bir Gençten Daha Fazlası

6-8 Ekim’in kalbinde, o vahşetin simgesi haline gelen bir isim var: Yasin Börü.

Yasin, yardım dağıtan bir gençti.

Elinde taş değil, ekmek vardı.

Ama o gün sokak ortasında hunharca katledildi.

Bu vahşet, sadece Kürtlerin değil, insan olan herkesin vicdanına kazındı.

Bugün hâlâ katilleri elini kolunu sallayarak geziyorsa, bu sadece adaletin değil, insanlığın da yenilgisidir.

Adalet Olmadan Barış Olmaz

Son yıllarda Türkiye’de “barış, kardeşlik, ortak gelecek” söylemleri sıkça dillendiriliyor.

Kimse unutmamalı:
Barış, geçmişle yüzleşmeden gelmez.
Kardeşlik, adaletin tesis edilmediği yerde filizlenmez.

6-8 Ekim dosyası aydınlatılmadıkça, o günlerin karanlığı bu ülkenin geleceğini gölgelemeye devam edecek.

O dönem kim varsa —vali, emniyet müdürü, istihbaratçı, siyasetçi— hepsi hesap vermelidir.
Sadece siyaset değil; o olayları kurgulayan, yönlendiren, sessiz kalan herkes yargı önüne çıkarılmalıdır.

Gerçek Yüzleşme

Bugün 6-8 Ekim’de yaşananları unutmadığımızı haykırmak, bir nefret değil, bir adalet çağrısıdır.

Biz kin değil, hakikat istiyoruz.
Biz intikam değil, adalet istiyoruz.

Adaletin olmadığı yerde devlet de, toplum da, vicdan da çöker.

Diyoruz ki;
Siz susturmak isteseniz de, biz unutmayacağız.
O günlerin hesabı bir gün mutlaka sorulacak.

Bu halk, zalimi de mazlumu da unutmuyor.
O gün geldiğinde, 6-8 Ekim sadece bir katliam değil, adaletin yeniden doğduğu bir tarih olarak anılacak.