Bugün Cumhuriyetimiz 102 yaşında.
Kutlu olsun!..
Öyle mi gerçekten?
Mutlu olsun!..
Evet, kâğıt üzerinde “Halkın kendi kendini yönettiği” bir rejimde yaşıyoruz, yani Cumhuriyet’te.
Gelin görün, halkın kendi kendini yönettiğini hissettiği günlerin üzerinden epey zaman geçti.
Bugün Cumhuriyet, yönetenlerin elinde şekil değiştiren bir kavrama dönüştü.
Cumhuriyet, bir zamanlar adaleti, eşitliği, özgürlüğü temsil ederdi.
Şimdi ise herkesin kendi çıkarına göre eğip bükebildiği, içi boşaltılmış bir kavram haline geldi.
Herkes Cumhuriyetçi ama her kafadan başka bir “Cumhuriyet” tanımı çıkıyor.
Hâl böyle olunca da, Cumhuriyet bir yönetim biçiminden çok, bir vitrin süsü gibi kullanılıyor.
"Cumhuriyet ekonomik sıkıntıyı yaratmaz." denir. Doğrudur, yaratmaz.
Sıkıntıları çözmesi gerekenler, nedense her defasında “ekonomiyi düzeltmek Cumhuriyet’in değil halkın göreviymiş” gibi davranıyor.
Halk geçinemiyor, ama Cumhuriyet kutlamaları ışıltılı…
Ne olsa kutlama kolay, çözüm üretmek zor.
Cumhuriyet eşitlik getirir denir.
Evet, belki bir zamanlar öyleydi.
Şimdi bazıları daha eşit. Bazılarının sesi daha gür çıkıyor, bazılarının hakkı daha kolay çiğneniyor.
Yine, her 29 Ekim’de hep bir ağızdan “Yaşasın Cumhuriyet!” diyoruz.
Ne de olsa demek kolay.
Elbette Cumhuriyet’in inkâr edilemez, kazanımları da var; kadın hakları, eğitim, laiklik…
Ancak bedelleri var: bir gecede cahil kalan milyonlar, köklerinden koparılan kültürler.
Cumhuriyet’in tarihi, biraz da kazananlarla kaybedenlerin hikâyesidir.
Ama şunu da unutmamak gerekir; Cumhuriyet olmasaydı, belki hâlâ bir padişahın huzurunda el pençe divan duruyor, olurduk.
Bugün “özgürce” eleştirebiliyorsak –en azından kâğıt üzerinde– bu Cumhuriyet sayesindedir.
Ortadoğu’ya bakıyoruz, krallıklar, hanedanlar, ömür boyu hüküm süren liderler…
Sonra kendi kendimize diyoruz ki: “İyi ki Cumhuriyet var.”
Faturaya, pazara, adliyeye, meclise, hatta sokaktaki insana bakıyoruz; “Cumhuriyet var da nerede?” diye sormadan edemiyoruz.
Yine de, her şeye rağmen…
Kutlayalım.
Bayraklar asalım, marşlar söyleyelim, nutuklar atalım.
Bir cümleyle bitirelim, biraz iç çekerek, biraz ironik bir tebessümle:
Yaşasın Cumhuriyet(!)
