Bu şehirde yaşayıp, gecenin ayazında sokak köşelerinde titreyen insanları görmemek artık mümkün değil.
Diyarbakır’ın cadde ve sokaklarında, pazar yerlerinde, çöp kutularının başında meyve sebze artığı arayan hemşehrilerimizi görünce insanlığımızdan utanıyoruz.
Bu şehirde hâlâ barakalarda yaşayanlar var…
Tuvaleti dahi olmayan tek odalı evlerde yaşamaya çalışan insanlar var…
Maalesef, bu dramı herkes görüyor ama çok azı elini uzatıyor.
Devletin göremediği, ulaşamadığı her yerde bizim sorumluluğumuz başlıyor.
Diyarbakır’da kazananın, zenginleşenin, iş yapanın; bu şehrin ekmeğini yiyenin, bu kışta bu insanlara sahip çıkması gerekiyor.
Bu insanların yakacağı odunu, ısınacağı sobası, giyeceği montu yok.
Bu insanlar dışarıda kalmamalı, sıcak bir yuvaya kavuşmalı.
Bu bir tercih değil, bir insanlık görevidir.
Sivil toplum kuruluşları, kanaat önderleri, dernekler, vakıflar…
Bu şehirde kim “Ben toplum için varım” diyorsa önce bu insanlara bakacak. Onların görevi tam olarak budur.
Siyasetçiler de lüks araçlardan çıkıp sokaklara inmeli; kapılara dokunmalı, dert dinlemeli, gerçek mağduriyeti yerinde görmelidir.
Hazreti Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem, “Komşusu açken tok yatan bizden değildir” buyuruyor.
Biz, bu emrin neresindeyiz?
Bugün aynı binada yaşadığımız komşumuzun aç mı tok mu olduğunu bilmiyorsak; hastalanmış mı, zor durumda mı haberdar değilsek, o zaman hep birlikte yolumuzu kaybettik demektir.
İslamiyet şekil dini değildir.
İslamiyet feryat ederek değil, icraat ederek yaşanır.
Biz ise yıllardır Avrupa’ya benzemeye çalışırken kendi değerlerimizi, kendi dinimizi ve kendi ahlâkımızı kaybettik.
Başkalarının kültürüne özenirken hayrımızı, adabımızı, merhametimizi birer birer yitirdik.
Bugün ortaya çıkan acı tablo bunun sonucudur.
Hâlâ geç değil.
Diyarbakır, bu bölgenin vicdanıdır. Diyarbakır örnek bir şehir olmalıdır.
Bu şehir kendi içindeki yoksullarına, mağdurlarına, kimsesizlerine sahip çıkmalıdır.
Eğer bu topraklarda hâlâ bir barakada yaşayan, hâlâ tek odada nefes almaya çalışan, hâlâ aç yatan bir hemşehrimiz varsa, hepimiz sorumluyuz.
Gelin bu kış, kimse üşümesin.
Gelin bu şehirde bir evin sobası tütmüyorsa, önce biz utanıp o sobayı yakalım.
Gelin komşuluğumuzu, insanlığımızı, inancımızı yeniden hatırlayalım.
Bu cuma günü, dualarımızdan önce vicdanımız konuşsun.
