Bugün sesimizi yüksek, ama sakin bir inançla duyuruyoruz: 

Gazze’de yaşanan insanlık dramına sessiz kalamayız. 

İçimizdeki huzursuzluk, Hz. İbrahim’in Nemrut’un ateşine atıldığı günün kıssasındaki acıyı hatırlatıyor — o ateşi söndürmek için çevresindekiler, tüm varlıklar ellerinden geleni yapmıştı. 

Biz de insan olarak aynı vicdani sorumluluğu taşıyoruz; kanayan bir yaraya merhem olmamız gerekiyor.

Bizim çağrımız, öfke değil, vicdan ve tutarlılık çağrısıdır. 

İnsanların hayatını kurtarmak, yaraları sarmak ve adaleti sağlamak için herkes kendi çapında sorumluluk almalıdır. 

Bu sorumluluk; yardım kampanyalarına katılmak, güvenilir insani kuruluşlara destek vermek, sesimizi uluslararası alanda duyurmak ve sivil, hukuki yollarla baskı kurmak anlamına gelir.

Boykot, bazı durumlarda hak arama ve barışçıl baskı aracı olabilir. 

Ancak bunu yaparken dikkat etmemiz gereken çok önemli bir husus var: Hedefimiz hiçbir zaman bireylerin dinî veya etnik kimlikleri olmamalı.

 Hedefimiz, insan hakları ihlallerine doğrudan karışan kurumlar, şirketler ya da devlet politikaları olmalı-suçlayıcıyla değil, suça karşı durarak adalet aramalıyız. 

Aksi takdirde mazlumun sesi olmaya çalışırken başka masumları da incitmiş oluruz.

Avrupa’dan, uluslararası kamuoyundan veya herhangi bir yerden gelecek yardımı beklemek yerine kendi inisiyatifimizi kullanabiliriz.

 Komşularımızla dayanışma ağları kurabilir, yerel yardım organizasyonlarını güçlendirebilir, bağış kanalları açabilir ve doğru bilgiyi yayıp hassasiyeti canlı tutabiliriz. 

Hz. Peygamber’in merhamet ve adalet öğretilerinden güç alarak hareket etmek, bizi hem vicdani hem stratejik olarak güçlü yapar.

Birlikten kuvvet doğar. Müslümanların birbirine sımsıkı sarılması; düğünlerimizde, cenazelerimizde, evlerimizde ve meydanlarımızda birlik mesajı vermesi, zulme karşı duruşun en canlı hali olacaktır. 

Ancak bu birlik, nefret değil — merhamet, akıl ve adalet temelli olmalı. 

Çünkü gerçek zafer, insanlığı ve insan onurunu savunmaktır; öfke ile değil, hak ve hukuk zemininde hareket etmekle mümkündür.

Bugün Hz. Peygamber’in doğduğu aydayız; O'nun örnek hayatından alacağımız ders, insanlara haksızlık yapmamak, mazluma el uzatmaktır. 

Gelin, Gazze’deki kardeşlerimize yardım için bir araya gelelim: 

Vicdani bağışlarımızla, hukuki ve diplomatik sesimizle, barışçıl sivil baskı araçlarıyla destek verelim. 

Hedefimiz yalnızca bir siyasi zafer olmasın — hedefimiz insan hayatını korumak, onuru savunmak olsun.

Hepinize hayırlı cumalar diliyorum. Zulme karşı duran, adaleti ve merhameti savunan bir topluluk olalım.