Siyaset kurumları, insanı insanlıktan çıkardı, Türkiye’nin en büyük sorunu adaletsizlik ve açlık.
Türkiye’de taşların yerine ne zaman oturacağı, halkın ne zaman huzur içinde yaşayacağı ve tüm halkların eşit haklara kavuşacağı sorusu hâlâ yanıtsız.
Adı ne olursa olsun, Türkiye’de başlamış olan sürecin tek önceliği kardeş kanının durması olmalı. Çünkü kan durmadan, hiçbir eksik tamamlanamaz.
Bugün en çok ekonomik sıkıntıdan şikâyet edenler zengin kesim.
Fakir ise, elindeki azla yetinip şükrederken, zenginlerin gözleri doymaz, kulakları aç insanın sesini duymaz hale geldi.
Eğer Diyarbakır’da bir çocuk açlıktan ölüyorsa, bunun sorumluluğu vali, belediye başkanı, milletvekili ya da halk arasında bölüştürülemez; hepimiz bu ölümün ortağıyız.
Artık komşumuzun halini bilmez olduk.
İnsan evinde açlıktan ölürken, haftalar sonra haberimiz oluyor.
“İnsanlık” dediğimiz değerler yok oldu. Bunun en büyük sebebi, insanları insanlıktan çıkaran, dinden, hukuktan, sağlıktan koparan siyaset kurumudur.
Bu sistem, yüz yıldır Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının kanını emiyor, adaletini yiyor, sağlığını yok ediyor, ekonomisini çökertiyor. Hırsızlığı besliyor, hırsızları başa getiriyor ve onları koruyor.
Din adamı cübbesi altında hırsızlık yapan, sağlıkçı kimliğiyle vurgun vuran, adalet elbisesiyle hırsızları savunan bir düzenin içindeyiz.
Bugün kurulan komisyon, tüm bu eksikleri gidermek için büyük bir fırsattır. Bu fırsat, halkın el birliğiyle değerlendirilmelidir.
Siyaset yeniden dizayn edilmeli, halkın çıkarına olmayan bu kirli düzen tarihe gömülmelidir.
