Türkiye’de başlayan “Birlik, Beraberlik ve Kardeşlik Projesi”  siyasi girişim değil, bu coğrafyanın ruhunu yansıtan çağrıdır. 

Bu topraklarda yaşayan insanlar, birlik olmanın, kardeşliğin ve barışın ne anlama geldiğini en iyi bilenlerdir.

 Onlar, yıllarca terörün acısını yaşamış, gözyaşının ne denli yakıcı olduğunu görmüş insanlardır. 

Hiç kimse o günlere geri dönmek istemiyor.

Samimi çabayı baltalamak isteyen bazı siyasi figürler ve aktörler var. 

Halkın ortak sesine, ortak vicdanına kulak vermek yerine, fitne ve ayrılıkla beslenen bu çevreler, projenin başarısız olmasını umut ediyor.

Bu milletin vicdanı her türlü fitneye karşı çoktan uyanmıştır.

Bir atasözünde “Erken öten horozun başı kesilir.” denir.

 Henüz işin başındayken bu bozuk seslere gereken cevap verilmelidir.

Bugün bu topraklarda en çok ihtiyaç duyduğumuz şey, yeniden “bir olma bilinci”dir. Çanakkale’de, Malazgirt’te, Dumlupınar’da omuz omuza savaşan bu halk, kardeşliğin ne demek olduğunu tarih boyunca ispatlamıştır. 

O günkü ruh, bugün de canlanabilir. Bu projeye samimiyetle sahip çıkalım.

Batı’nın ve emperyalist güçlerin yüzyıllardır yaptığı şey bellidir: Bizi birbirimize düşürmek.

 Onlar silah satarken, biz hem canımızı hem malımızı kaybettik. 

Aynı tuzağa düşmemeliyiz. 

 “Birlik ve Kardeşlik Projesi”  siyasî bir kampanya değil,  diriliş hareketidir.

Bu dirilişin zemini İslamî bir çerçeve olmalıdır. 

Gerçek kardeşlik, çıkar hesaplarının değil, iman ve adalet temellerinin üzerine inşa edilir. 

Bugün Avrupa’dan ithal edilen sözleşmeler, değerler ve modeller bize huzur getirmiyor. 

Elimizde tarihin en kapsayıcı barış metinlerinden biri var: Medine Sözleşmesi.

Medine Sözleşmesi, farklı dinden, kavimden insanların bir arada barış içinde yaşayabileceğini gösteren en güçlü örnektir. 

Gerçekten bir “barış ve kardeşlik” projesi konuşulacaksa, bu temel üzerine inşa edilmelidir.

Bu milletin yüreğinde hâlâ o kardeşlik ruhu var. 

Siyasetçiler, güvenlik güçleri ve halk birlikte hareket etsin. 

O zaman ne dış güçlerin oyunları tutar, ne de içerideki fitne odakları başarıya ulaşır.

Bu coğrafyanın kaderi ayrılık değil, birliktir. 

Yeter ki Medine’nin barış iklimi yeniden gönüllerimize doğsun.