Bugun...


Mehmet Zeki Özer

facebook-paylas
Gazze, Vicdanların Uyanma Zamanı
Tarih: 03-10-2025 00:04:00 Güncelleme: 03-10-2025 00:04:00


 
 
İki milyar Müslüman varken Gazze’nin yerle bir edildiği bir dünyada, sadece kınamak yetmez,  liderler hesap vermeli, halklar sokağa ve vicdana çağrılmalı.
 
Biz de herkes gibi ekranlardaki, sokaklardaki ve mazlumların sesindeki o tarifi imkânsız acıyı görüyoruz. Gazze’de yaşananlar, insanlığın elini vicdanına koyma zamanıdır. 
 
Vicdanı ve inancı olan her insan, yaşanan vahşeti kınamak zorundadır; bu, yalnızca duygusal bir tepki değil, insanlığın müşterek sorumluluğudur.
 
Dünya liderleri nerede?
 
 Halklar gece gündüz meydanlarda olup biteni haykırırken, devletleri yönetenlerin çoğu suskunluğa bürünüyor ya da menfaat hesapları içinde konuşuyor. 
 
BM Genel Kurulu’nda geçen haftaki toplantıdan Gazze için somut bir sonuç çıkmadı; altı ülkenin liderinin Trump ile yürüttüğü görüşmeler ise bir sonuç getirmedi. Bu suskunluk ve pazarlık masalarının ardındaki çıkar ilişkileri, masumların kanı üzerinden şekilleniyor.
 
57 Halkının çoğunluğu Müslüman olan İslam ülkesinden liderlerin kınama dışında somut bir tavır almaması kabul edilemez. 
 
Kınama tek başına bir çözüm değil; kınama, sadece ilk adımdır. 
 
Diplomatik girişimler, ekonomik yaptırımlar, uluslararası hukuka taraf çağrılar, acil insani yardım koridorlarının açılması ve savaş suçlarını soruşturacak bağımsız mekanizmaların kurulması şimdi gereklidir. 
 
İspanya ve Kolombiya gibi ülkelerin adımlarını sorgulamak haksız değil; ancak öfkemizi yalnızca diğer devletlere yöneltmek yerine kendi yönetimlerimizi harekete geçirecek baskıyı örgütlemeliyiz.
 
İki yıldır süren sistematik vahşet karşısında bazı İslam liderlerinin sessizliği ya da menfaat odaklı tutumu kendimizi sorgulatmalı. Beyaz Saray’ın kapılarında, karanlık odalarda yürütülen pazarlıkların Filistin davasını satmaya dönüşmesi en ağır ithamlardan biridir — ve eğer böyle ise bunun hesabı mutlaka sorulmalıdır. 
 
Liderlerin mezkur çıkar ilişkileri, halkların vicdanıyla çatışıyorsa, o liderler hesap vermelidir.
 
Burada açıkça söyleyeyim: Zulmü kınamak için sözcük yetmez. 
 
Sadece “kınama” ile yetinmek, zulmü sürdürenlere zaman kazandırmaktır. Bizim görevimiz; vicdani bir baskı, örgütlü bir tepki ve hukuk zemini oluşturmaktır. 
 
Aksi takdirde yalnızca bir toplumu değil, tarihten gelen bir mekanı, bir kültürü ve bir insan grubunun temel haklarını kaybedeceğiz.
 
Peki ne yapmalıyız? Öneriyoruz:
 
1. Sokaklar ve meydanlar: Barışçıl, kitlesel ve sürekli gösterilerle uluslararası kamuoyunu canlı tutmak; liderlere, parlamentolara doğrudan baskı oluşturmak.
 
2. Ekonomik ve diplomatik baskı: İlişkileri gözden geçirme, yaptırım çağrıları, ticari ve diplomatik araçların kullanılması; sivil toplumun bu yönde kampanyalar organize etmesi.
 
3. Hukuki süreçlerin işletilmesi: Uluslararası Ceza Mahkemesi ve Birleşmiş Milletler mekanizmalarına delillerin ulaştırılması, savaş suçları ve insanlığa karşı suçlar için bağımsız soruşturmaların talep edilmesi.
 
4. İnsani yardım ve koridorlar: Sivil halkın temel ihtiyaçlarının anında sağlanması; insani koridorların güvenceye alınması için uluslararası baskı.
 
5. Bilgi ve medya savaşı: Gerçeklerin kaybolmasını engellemek için medya organlarının, bağımsız gazetecilerin ve görüntülerin korunması; dezenformasyonla mücadele.
 
6. Sivil toplum birlikteliği: Sivil toplum kuruluşlarının, inanç kurumlarının ve mahalli aktörlerin koordinasyonuyla uzun soluklu destek ağları oluşturulması.
 
Bunlar radikal ya da şiddet çağrısı yapan adımlar değildir; aksine hukukun, uluslararası normların ve vicdanın araçlarıdır. 
 
Adaletin yolu şiddetten değil, hesap sormaktan ve uluslararası sistemin işlevselliğini zorlamaktan geçer.
 
İslam dünyasının ve insanlığın şu an iki seçeneği vardır: Ya seyirci kalıp kınamayla yetineceğiz; ya da birleşip hukuki, diplomatik ve barışçıl yollarla zalime baskı kuracağız. Biz, ikinciyi savunuyoruz. Zira başka türlü sadece bir toplumu kaybetmeyiz; tarihsel bir hak, bir insanlık mirası yitip gider.
 
Son sözümüz şu
 
Gazze’nin feryadını duyuyorsak, susmak artık suçtur.
 
 Vicdanımızla hareket etmek zorundayız. 
 
Liderlerimizi, temsilcilerimizi ve kendimizi sorgulayalım; Adaletin ve insanlığın yanında duralım. 
 
Yoksa yarın, kim bilir hangi hak, hangi toprak, hangi insan grubunu koruyamadığımız için pişman olacağız.


Bu yazı 1114 defa okunmuştur.

FACEBOOK YORUM
Yorum

YAZARIN DİĞER YAZILARI

YAZARLAR
ÇOK OKUNAN HABERLER
  • BUGÜN
  • BU HAFTA
  • BU AY
SON YORUMLANANLAR
  • HABERLER
  • VİDEOLAR
HABER ARŞİVİ
GAZETEMİZ

HABER ARA
Bizi Takip Edin :
Facebook Twitter Google Youtube RSS
YUKARI