Kürtler, yüzyıllardır bir millet olarak var olmuş ama bir devlet olamamıştır.
Bu, kimsenin inkâr edemeyeceği tarihsel bir gerçektir.
Evet, bu topraklarda kahramanlıklar, direnişler, büyük mücadeleler yaşandı.
Ne yazık ki hiçbirinde bir devlet refleksi, bir yönetim geleneği kök salamadı.
Devlet dediğin sadece silahla, toprakla, iktidarla kurulmaz. Devlet, önce zihinde kurulur; ciddiyetle, temsil bilinciyle, vakar ve saygınlıkla yaşatılır.
İşte bu yüzden söylüyoruz: Kürtler devlet tecrübesi olmayan bir millettir.
Bu söz bazılarını rahatsız edebilir ama biz gerçeği saklayamayız..
Bu eksiklik, bugün Kürt siyaseti denilen zeminde her gün, her karede, her açıklamada karşımıza çıkıyor.
Birkaç gün önce Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi’nde yaşanan bir fotoğraf olayı, bu tecrübesizliğin en net göstergesiydi.
Eş Başkan Doğan Hatun, HÜDA PAR Genel Başkanı ve İstanbul Milletvekili Zekeriya Yapıcıoğlu’nu meclis başkanı birlikte büyükşehir ziyareti esnasında ortaya çıkan görüntüler. ama o fotoğraf, bir ziyaretin değil, bir zihniyetin aynası oldu.
Fotoğrafa baktım; Doğan Hatun başını çeviriş , adeta boynunu büker bir halde. İlk bakışta “Herhalde boyun fıtığı var” dedim.
Şaka değil, ciddiyim. Çünkü başka türlü açıklanamayacak bir duruştu o. İnşallah bir sağlık sorunu yoktur, varsa da acil şifalar diliyorum.
Mesele sağlık değilse, işte o zaman o kare, siyaset adına çok şey anlatıyor.
Kürt siyasetinin yıllardır yaşadığı en büyük açmaz, işte bu “devlet bilincinden uzaklık”tır. Yani temsil ettiğin makamın, oturduğun koltuğun, taşıdığın unvanın ne anlama geldiğini bilmemek.
Devlet adamlığı, bir kravatla, bir koltukla olmaz. Devlet adamlığı, duruşla, tavırla, ciddiyetle olur.
Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nda “eş başkanlık” diye bir kavram yok.
Hatun’un o fotoğraftaki hali, bu gayrimeşru yapıyı meşrulaştırır nitelikteydi. Zekeriya Yapıcıoğlu, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin bir üyesidir. Halkın oyuyla seçilmiş, milletin vekilidir.
O makam, devletin ta kendisidir. Onun karşısında oturan bir yerel yönetici, kendi halkının da onurunu temsil eder.
O onuru nasıl temsil ettiğin, bazen bir kelimeyle değil, bir fotoğraf karesiyle ölçülür.
Bu ülkede kim olursan ol, devletle muhatapsan, bir temsil bilinciyle davranmak zorundasın. Çünkü devletin dili de, duruşu da, mesafesi de olur.
Kürt siyasetinde bu mesafe, bu ağırlık hâlâ oturmamıştır.
Birçok siyasetçi, yıllardır aynı hatayı yapıyor: Halkın temsilcisi olduğunu sanıp, devletin ciddiyetini göz ardı ediyor.
Biz, bu satırları bir hakaret olsun diye değil, bir uyarı olsun diye yazıyoruz.
Bu hatalar Kürt halkına zarar veriyor. Her yanlış duruş, her bilinçsiz fotoğraf, Kürtlerin siyaset sahnesinde “tecrübesiz” yaftasıyla anılmasına sebep oluyor.
Devlet tecrübesi, sadece yönetim değil, bir terbiyedir.
Bir misafiri nasıl ağırlayacağını bilirsin.
Nerede oturacağını, nerede susacağını, nerede kalkacağını bilirsin.
Bu bir öğrenilmiş refleks değil, bir kültürdür. Bu kültür, Kürt siyasetinde hâlâ inşa edilmemiştir.
Doğan Hatun’un o karedeki hali, sadece kendi duruşu değil, bir zihniyetin fotoğrafıdır.
Bu zihniyet, ne yazık ki “muktedir olmayı” değil, “idare edilmeyi” içselleştirmiş bir zihniyettir.
Kürt siyaseti yıllardır hep aynı döngüde dönüp duruyor: Seçiliyor, oturuyor, konuşuyor ama devleti anlamıyor.
Benim derdim kimseyle şahsî değil.
Kürt siyasetçileri artık şu gerçeği kabul etmeli: Devlet olmak istiyorsan önce devlet gibi davranacaksın.
Makam ciddiyet ister, temsil vakar ister. Duruşun eğikse, sesin ne kadar gür çıkarsa çıksın, devlet seni ciddiye almaz.
Bugün Diyarbakır’da verilen o fotoğraf, belki basit bir ziyaret karesi gibi görüldü.
O kare, aslında Kürt siyasetinin acemiliğini, devlet refleksi eksikliğini, temsil bilincinden ne kadar uzaklaştığını gösteren bir belgeydi.
Evet, Kürtler onurlu bir halktır.
Onur, temsil ciddiyetiyle yaşatılır. Halk seni seçti diye devleti hiçe sayamazsın.
Siyaset halk içindir, ama devletin kurallarıyla yapılır.
Kürtlerin artık “tecrübesizliğin bedelini” ödememesi için, önce kendi siyasetçilerinin devlet terbiyesini öğrenmesi gerekiyor. Çünkü devlet olmayı bilmeyen, sadece yönetilmeye mahkûm olur.