 
  
Diyarbakır’da sağlık nereye gidiyor?
İyi mi olacak, kötü mü olacak, bilemeyiz.
Bildiğimiz tek şey şu: Bu kavgada Diyarbakır sağlığı kaybetmesin!..
Son günlerde sağlık camiasında yaşananlar, sadece kurum içi çekişmelerden ibaret değil.
İşin içinde öyle bir sis perdesi var ki, kimi kiminle kavgalı, kim kimin yanında, kim kimin ayağını kaydırıyor, anlamak güç.
Halk hizmet beklerken, koltuk ve rant kavgası tüm hızıyla devam ediyor.
Her dönemde “kadrolaşma” iddiaları olurdu, ama bu dönem gibisi hiç görülmedi.
Her gelen müdür, sanki sağlık değil siyaset dairesine atanmış gibi davranıyor.
Liyakat yerini sadakate, hizmet yerini hizipleşmeye bırakmış durumda.
Geçtiğimiz günlerde yaşanan “istifa” ve “görevden almalar” silsilesi, kamuoyunda büyük merak uyandırdı.
Görünen mesele sadece bir araç meselesi değil.
İl Sağlık Müdürü’nün Ankara’ya yaptığı ziyaret, bazı taşları yerinden oynatmış gibi.
Ankara’da kimlerle görüşüldü, o görüşmede kimler vardı?
Bu soruların cevabı, Diyarbakır’daki sağlık gündeminde yerini kuruyor.
Sağlık İl Müdürü ile kimlerleydi, kimler vardı?
Asıl tartışma ise Laboratuvar ihalesi üzerinden büyüdü.
İhale yapılmadan önce oluşturulan komisyon, adeta bir “fırtına öncesi sessizlik” gibiydi.
İddiaya göre, Uzm. Dr. Emre Asıltürk’ün yazısıyla üç kişilik bir komisyon kurulmuş, sonrasında hatalar fark edilince ikinci kez oluşturulmuş.
Bu defa 3 asil ve 3 yedek üye belirlenmiş.
Müdürlük oluru alınmış, imzalar atılmış, her şey usulüne uygun görünüyormuş.
Sonra ne olduysa, işler karışmış.
Bazı komisyon üyeleri mazeret bildirip çekilmek isteyince, üçüncü kez komisyon oluşturulmuş.
Bu kez İl Sağlık Müdürü Ankara’daymış.
Yerine vekalet bıraktığı kişi komisyonu oluşturmuş.
İlginçtir ki, aynı kişiler daha önce müdürün onay verdiği isimlerdi.
Şimdi soralım:
Madem bu isimlere güvenmiyordunuz, neden olur verdiniz?
Görevden almak istediğiniz kişilere neden vekalet bıraktınız?
Teknik şartname hazırlanmış, Müdürlüğe sunulmuş.
Hata varsa neden geri gönderilmemiş?
Neden düzeltilmesi talimatı verilmemiş?
Kurumun iç yazışmaları ve prosedürleri bu kadar açıkken, şimdi bu insanları görevden almak hangi adalet anlayışına sığar?
Yer almak istemeyenler gerekçeli mazeretleri sunmuşlar.
Bu olay sadece bir ihâle meselesi değil.
Bu, Diyarbakır’daki sağlık düzeninin çöküş sinyalidir.
Görevden alınan daire başkanlarından biri, hakkındaki iddiaların araştırılması için dilekçe vermiş. 
“Benimle ilgili adlî ve idarî soruşturma açılsın.” diyor.
Kaçmıyor, hesap vermeye hazır.
Görünüşe göre hesap sormak isteyenler değil, hesap görmeye çalışanlar hedefte.
Bu savaşın kazananı olmayacak.
Kaybedeni belli: Diyarbakır halkı.
Hastaneler, laboratuvarlar, hizmet bekleyen vatandaş… 
Hepsi bu koltuk kavgasının gölgesinde kalıyor.
Sağlık bir hizmettir, rant değil.
İhale bir prosedürdür, intikam aracı değil.
Görevden alma bir disiplin işlemidir, hesaplaşma sahnesi değil.
Diyarbakır Sağlık Teşkilatı, "Kim kimi gönderdi?” değil, “Kim neyi düzeltti?” sorusuna cevap vermek zorundadır.
Bu şehirde sağlık değil, sadece koltuklar tedavi görür.
Sonunda hepimiz kaybederiz.
Bu kurumlara sağlık elemanı dışında kayyım mı atansın?
