Özgür olmayan bir dünyada, “özgür günlerimizi” kutluyoruz.
Düşünün; dünyanın neresinde gerçekten özgür bir basın var?
Hangi ülkede gazeteciler, kalemlerini korkusuzca oynatabiliyor, gerçeği tüm çıplaklığıyla yazabiliyor?
Cevabı hepimiz biliyoruz: Hiçbir yerde.
Bugün basının özgürlüğünden, bağımsızlığından söz etmek neredeyse bir masal anlatmaktan farksız.
Basın, her yerde bir yerlere bağlanmış durumda.
Bağlantısı olmayan, gerçekten özgür olan basın organları ise uzun süre ayakta kalamıyor.
Bunun örnekleri dünya tarihinde sayısız kez yaşandı.
Gerçekleri yazanlar susturuldu, hapse atıldı, itibarsızlaştırıldı.
Buna rağmen “Basın Özgürlüğü Günü” adı altında bir tarih belirlenmiş;
formaliteden, göstermelik bir gün…
Amaç ne?
Bu sektörde çalışan insanların moralini yükseltmek, sözde bir “değer” göstermek.
Günü oluşturanlara baktığınızda, karşınıza emperyalizmin temsilcileri,
küresel güçlerin hizmetindeki devletler ve kuruluşlar çıkıyor.
Bugün basının içinde yaşanan olayları hepimiz görüyoruz.
Kimin neye göre haber yaptığını, kimin kimden beslendiğini,
hangi haberin hangi merkezden servis edildiğini artık gizlemek mümkün değil.
Basın, objektifliğini kaybetmiş durumda.
Gerçeği millete yansıtmaya çalışanlar ise “suçlu” ilan ediliyor.
Hakikati dile getirmek “tehlikeli” hale geldi.
Ortadoğu’da İsrail’in gazetecilere yaptığı katliamı hatırlayalım…
Onlarca meslektaşımız, sadece gerçeği göstermek istedikleri için hedef alındı.
İsrail’in vahşeti, basın mensuplarının kanı üzerinden devam etti.
Dünya sessiz kaldı.
Ne bir kınama, ne bir sahiplenme…
Bir günlüğüne dahi kimse onları gündemine almadı.
Biz hâlâ “dünyanın özgür olmasını diliyoruz” diyebiliyoruz.
Oysa kendi ülkemizde de durum farklı değil.
Türkiye’de basının özgür olduğunu söyleyenler,
ya basını hiç tanımıyor ya da bu kuşatmanın bir parçası.
Bugün basın maddi anlamda kuşatma altındadır.
Reklam verenin, siyasi odağın, finansörün eline bakan bir basın,
nasıl özgür olabilir?
Gerçek özgürlük, kendi kaynağınla ayakta durmakla mümkündür.
Kendi gelirini üreten, kendi bağımsız yapısını kuran medya kuruluşu,
ancak o zaman “ben özgürüm” diyebilir.
Bugün bu yok.
Basın, beslendiği yerin gölgesinde haber yapıyor.
O gölgeden çıkmadığı sürece, bağımsızlık sadece bir kelimeden ibaret kalacaktır.
Bu nedenle açıkça söylüyoruz:
Bugün basın özgür değildir.
Özgürlüğü kazanmanın yolu, önce kendi içimizdeki zincirleri kırmaktan geçiyor.
Kendi gerçeğini yazamayan, başkasının kalemiyle konuşan basın;
ancak “özgürlük günü” adı altında kendi tutsaklığını kutlar.