Bugun...


Mehmet Zeki Özer

facebook-paylas
Söyleyen Çok, Çözen Yok!
Tarih: 05-11-2025 00:02:00 Güncelleme: 05-11-2025 00:02:00


 

Diyarbakırlı halkı, uyan!..

Bu şehirde artık talepler dinleniyor, fakat çözüm üreten yok. 

Herkesin kulağına eğilen yetkililer, meselelerin köküne inmiyor; sonuç: dinlenen ama derman bulunmayan halk. 

Sokaklarımızda barış şarkıları çalması gerekirken bugün savaşı andıran çığlıklar, kışkırtılmış gruplar dolaşıyor. 

Bu manzara, birilerinin huzurumuzu baştan savma etmek için hâlâ iş başında olduğunun en açık göstergesidir.

Söylem ve eylem arasındaki büyük uçurum var.

Yetkililer “Talepleri dinliyoruz.” diyor; peki ya çözüm? 

Diyarbakır’da sorunlardan söz eden, soru yaratan belli çevreler var. 

Bunlar barışın gelmesini istemiyor; barışın sesi duyulduğunda rahatsız oluyor. 

Söyledikleriyle eylemleri arasındaki çelişki, şehrin normalleşmesini engelliyor. Dinlemek bir nezaket belirtisi olabilir; ama dinleyip harekete geçmemek, halkı aldatmaktır.

Kadın ile erkeği ayrı ele almak zorundasınız...

Diyarbakır’ın tek bir sorunu yok; kadın sorunu varsa erkek sorunu da var. 

Bir olayı bahane edip bütün Diyarbakır’ın huzurunu bozmak kimsenin hakkı değildir.

 Kadınların, erkeklerin hakları ve güvenliği; kurumların, sivil toplumun, ailelerin ortak sorumluluğudur. 

Bir bölümü görmezden gelerek ya da sadece göz önünde olana müdahale ederek bu meseleyi çözemezsiniz. 

Adaletli, kapsayıcı politikalar ve kararlı uygulamalar gerekiyor laf değil icraat!

Dinin kıyafetle ölçülmediğini öğrenin

Bazı çevreler, sakal sahibi olmayı veya geleneksel giyimi, İslam’ın tek temsilcisi gibi sunup bununla toplumu rahatsız etmeye çalışıyor.

 İslamiyet, elbise ile değil, iyi amel ile ölçülür. 

Din, başta ifade edildiği gibi giyinişle sınırlanamaz; vicdandır, davranıştır, topluma saygıdır.

 Müslümanlık, insanları ötekileştirmek için bir kalkan değil; aksine barışın, merhametin gerekçesidir. 

Bu gerçeği görmezden gelmek, toplumun huzurunu bozan manipülasyonlara zemin hazırlar.

Camiler hedef gösterilemez

Camilerimiz, toplumun ortak alanlarıdır; siyasi hedeflere veya provokatif amaçlara alet edilemez.

 Diyarbakır’da camilerimizi hedef haline getirmeye çalışanlar kimlerse herkesin gözleri önünde biliniyor. 

Bu oyunu bozmak gerekiyor: Kim yapıyorsa durdurulmalı; hukukî ve toplumsal mekanizmalar işletilmeli.

 Camileri araçsallaştırmaya çalışanlar, şehrin ortak vicdanına saldırıyor,  buna izin verilmemeli.

Kimse “Diyarbakır’ın sahibi benim” diyerek huzuru bozamaz

“Kendi milletimin sahibi benim” diyenler, gerçek sahipliğin ne olduğunu bilmiyor. 

Diyarbakır’ın gerçek sahipleri burada yaşayan halktır; ekmeğini, onurunu, huzurunu isteyenlerdir. 

Bu halk savaştan bıktı; yılların acısını bir kere daha yaşamak istemiyor.

 Provokatörlerin sesi kesilmeli; fakat bunu yaparken hukuku, insan haklarını ve barışı esas almalıyız. 

Susturulmasını talep ettiğimiz kişileri fiziksel şiddetle değil, sözleriyle, eylemleriyle, demokratik ve hukuki yollarla geri planda bırakmalıyız.

Hükümetlere, yerel yöneticilere, sivil topluma

Kaynağa inin. 

Sorunun kökünü bulun; geçici, gösterişli çözümler yerine kalıcı adımlar atın.


Kadın politikalarını, erkek meselesini ve toplumsal barışı eş zamanlı ele alın.


Camileri ve dini alanları siyasetin malzemesi yapmaya çalışanlara geçit vermeyin.


Halkın güvenliği ve huzuru her şeyin üstünde tutulmalı; söylem ile eylem arasındaki uçurumu kapatın.

Diyarbakır’ın sesi artık barıştır, huzurdur, emniyettir. 

Bu kentin insanı daha fazla acıya, daha fazla kışkırtmaya dayanamıyor. 

Bugün susmak değil, akıl ve adaletle hareket etmek zamanı. 

Provokatörlere prim vermeyin; Diyarbakır’ı onların meseleleriyle boğmayın.

 Bu şehir, barışı hak ediyor ve barışı savunmak herkesin görevidir.



Bu yazı 270 defa okunmuştur.

FACEBOOK YORUM
Yorum

YAZARIN DİĞER YAZILARI

YAZARLAR
ÇOK OKUNAN HABERLER
  • BUGÜN
  • BU HAFTA
  • BU AY
SON YORUMLANANLAR
  • HABERLER
  • VİDEOLAR
HABER ARŞİVİ
GAZETEMİZ

HABER ARA
Bizi Takip Edin :
Facebook Twitter Google Youtube RSS
YUKARI