Gazze’de artık kıyamet yaşanıyor.
Açlık, susuzluk, ilaçsızlık…
Bu cehenneme mahkûm edilen, tehdit edilen ve ölüme terk edilenler o masum Gazze çocukları.
Ve ne yazık ki dünya izliyor…
Türkiye’de ise STK’lar, dernekler, vicdan sahipleri bir şeyler yapmaya çalışıyor ama ne fayda? Herkes bir köşede, herkes başka bir şey söylüyor.
Bu ses çokluğu, zulmün gürültüsünde kaybolup gidiyor. Oysa artık tek yürek, tek ses olma zamanı.
Eğer gerçekten Gazze için etkili olmak istiyorsak, artık birleşmek zorundayız...
Lafla değil, sokakta fiilen birleşmek zorundayız.
İspanya’nın, bazı Afrika ülkelerinin gösterdiği iradeyi biz neden gösteremiyoruz?
Biz neden hâlâ hükümeti, devleti zorlamıyoruz?
Hükümet hâlâ net ve kararlı bir adım atmıyorsa bunda bizim, sivil toplum kuruluşlarının da suçu var.
Çünkü yeterince güçlü değiliz, çünkü dağınık ve etkisiziz.
Önerim çok açık:
Her gün bir STK temsilcisi, Türkiye’nin 81 ilinde valilik binalarının önünde, aynı saatte ortak bir metinle açıklama yapsın.
Sesimizi böyle duyurabiliriz! Bu şekilde bir seferberlik başlatalım.
Bu suskunluk, bu sessizlik artık bizim suçumuzdur.
Gazze’de açlıktan ölen çocukların, sıcak altında can veren bebeklerin, korkudan titreyen anaların sorumluluğunu taşıyoruz.
Meclis tatile girdi, milletvekilleri deniz kıyısında…
Gazze’deki çocuklar açlıktan ölürken, bizimkiler güneşleniyor.
İnsanlar un bulmak için, süt bulmak için, yaşamak için İsrail bombalarından kaçarken; biz burada çayımızı yudumlayıp sadece dua ediyoruz.
Bu mu insanlık?
Bu mu kardeşlik?
Artık susmanın, seyreylemenin, tatille oyalanmanın vakti değil.
Bugün Diyarbakır’da onlarca STK var.
Neden bir araya gelmeyelim?
Neden ortak bir tepki koymayalım?
Bugün değilse ne zaman?
Ey STK’lar, ey vicdan sahipleri!
Artık kenardan izlemeyin. Harekete geçin!
Hep birlikte tek yürek olalım. Bu sessizliğin ortağı olmayalım.
Gazze bizim sınavımızdır. Ve şu an biz sınıfta kalıyoruz!
Gelin, birlikte yazalım bu çağrıyı:
“Zulme sessiz kalan dilsiz şeytandır!”
Ve biz artık şeytan olmak istemiyoruz!
