Bugun...


Prof. Dr. Oktay Bozan

facebook-paylas
Diyarbakır'da Yeraltı Tünelleri Var Mı?
Tarih: 03-06-2025 00:02:00 Güncelleme: 03-06-2025 00:02:00


 

Şehrin sakinleri arasında yaşadığı yerle ilgili bazı inançlar vardır. Bu inançların bir kısmı tarihin derinliklerinden gelen bir takım bilgilere dayanır. Bir kısmı ise hiçbir dayanağı olmayan asılsız kurgulardan ibarettir. Şehirlerle ilgili yazılan ve anlatılanlardan en fazla heyecan uyandıran anlatılar genellikle kurgu ve mitolojik inançlardır. Bunlar; şehirlerin isimleri, kurucuları, belli mekânlara yüklenen manalar veya bazı mahallerde gerçekleştirildiği düşünülen hadiselerdir. Genellikle de şehrin kimlik ve tanıtımında tarihsel dayanaktan yoksun bu inanç ve kabullerin maalesef belirleyici olduğunu görmekteyiz. Doğrusu bu türden kurgu ve inançlar çoğu zaman orada yaşayan insanların ve hâkim olan devletlerin de siyasi ve ekonomik açıdan faydasına olduğundan çok fazla sorgulanmak istenmez.

Peygamberler, sahabeler, azizler, sultanlar, krallar ve ermiş kişilerin orada yaşadığı veya metfun olduğu inancı yaygın durumdur. Mabet ve tapınaklara yüklenilen gizemli manalar da bu kapsamdadır. Söz konusu durum, inanç sahipleri için yüce yaratıcıya yakınlaşma veya ideal insan olma vesilesi kabul edilir. Bu inançlar, çoğu zaman da ekonomik menfaatlere ve itibar devşirmeye kaynaklık oluşturur. Bu saiklerle bahse konu hususlar pek fazla sorgulanmak istenmez. Sorgulayanlar şehre, ülkeye, topluma hatta inanca zarar verdiği ithamıyla da aforoz edilir.

Diyarbakır'da da bu kapsamda tarihi dayanaktan yoksun, akla ve gerçek inanca aykırı hurafelerin olduğunu biliyoruz. Burada bunları sıralayacak değiliz. Sırası geldikçe akademik yayınlarda ve sosyal mecralarda ilgili konulara zaman zaman dikkat çekmekteyiz. Muhsine Helimoğlu Yavuz’un “Diyarbakır Efsaneleri” adlı kapsamlı çalışması inanç ve hurafelere dair önemli malumat içermektedir. Bu eserde eğlenceli ve heyecan uyandıran 251 efsaneye yer verilmiştir. Bu kapsamda Diyarbakır ile ilgili yaygın inançlardan birisi de şehrin altında dehlizlerin/tünellerin olduğu iddiasıdır. Dehliz; dar ve uzun geçit, koridor ya da bazen gizli geçit anlamında kullanılır. Aynı zamanda yeraltındaki gizli tüneller ve sığınaklara giden yollar ya da labirentimsi geçitler demektir. Kalelerde düşmandan kaçmak ya da saldırı düzenlemek için açılmış gizli tünellerdir. Özellikle ortaçağ kalelerinde bunlara rastlanmaktadır. Bu yapılar savunma, ulaşım ve gizli geçiş ihtiyaçlarını karşılamak amacıyla kullanılmıştır.

2015 yılında şehirde yaşanan Hendek olayları esnasında halk arasında ve basında tünellerin varlığına dikkat çekilmiş, örgüt mensuplarının kullandıkları tünellerin betonla kapatıldığı iddia edilmişti. Bu arada Paris’ten sonra en büyük kanalizasyonun ve yeraltı geçitlerinin Diyarbakır’da olduğu dile getirilmişti. Bu yazımızda, şehrin altında yer aldığı düşünülen dehlizler/tünellere dair bilgilerin kaynağı, mahiyeti ve sıhhati ortaya konulmaya çalışılacaktır.

12 Eylül 2024 tarihli Çermik Gazetesi’nde “Diyarbakır’ın Gizemli Yeraltı Geçitleri” başlıklı bir yazı kaleme alınmıştır. Nazmi Kahraman imzalı olduğu anlaşılan bu makalede Prof. Dr. Kenan Haspolat’ın “Diyarbakır Surları” kitabındaki bilgi ve değerlendirmeler esas alınarak Diyarbakır’da gizemli yeraltı geçitlerinin varlığına dikkat çekilmiştir. Haspolat’ın 2014 yılında 606 sayfalık  (e-kitap) çalışmasında “İçkale’den Uzanan Yeraltı Yolları” başlığı altında, bazı kaynaklara, şahıslara ve anlatılara yer verilerek Diyarbakır’da yeraltı tünellerinin varlığı ortaya konulmaya çalışılmıştır.

Haspolat’ın “Diyarbakır Surları” başlıklı eseri ile “Diyarbakır’ın Gizemli Yeraltı Geçitleri” adlı makalede verilen kaynakları ve ilgili verileri esas alarak yeraltı geçitleri ile ilgili inanç, kabul ve iddiaları anlamaya çalışacağız. Öncelikle şunu belirtelim ki, bu çalışmalarda Diyarbakır’ın altında planlı ve bilinçli bir şekilde yapılmış stratejik tünellerin varlığı savunulmaktadır. Buna göre yer altı geçitlerinden birisi Fiskaya-Çift Kapı-Urfa Kapı güzergâhındadır. Yine Fiskaya’dan başlayıp Mardin Kapı’ya ikinci bir güzergâh vardır. Bunun yanı sıra Melikahmet-Urfa Kapı güzergâhında da bir yeraltı geçidi bulunmaktadır. Buna göre adeta bir tramvay hattı gibi şehrin ana yolları gibi bir de yer altında yollar vardır.

Haspolat, bu konuda yaptığı bir sözlü tarihe de yer vererek iddiasını tahkim etmeye çalışmaktadır. Bu kapsamda Kanuni Sultan Süleyman döneminde 14 yıl Diyarbakır Beylerbeyliği yapan Çerkez asıllı İskender Paşa’nın soyundan gelen kişilerle görüşmesine yer vermiştir. İskenderoğlu ailesi mensupları, “büyük ninelerinin İskenderpaşa Konağı’ndan yer altı yoluyla faytonlarla Fiskaya’ya pikniğe gittiğini” ifade etmişlerdir. Diyarbakır’ın bir ucundan diğer ucuna ulaşan ve faytonlarla seyahat edilen bir tünel düşünün. Faytonlarla çıkılan seyahatin Fiskaya’da piknik amaçlı olması heyecan verici ve gizemli bir duygu oluşturuyor insanda. Sihirli, mitolojik ve nefes kesen bir durum. Herhalde bunun inkâr edilmesi mümkün değil. Yer altı seyahatinin Hevsel Bahçeleri ve Dicle nehrine çıkması muazzam bir tablo. Bir an hayal edelim: Doyumsuz bir ziyafet!

Sözlü tarih ve anlatılara göre elbette yer altı geçidi bununla sınırlı değil. Kaynağı belirtilmese de Mardin Kapı’dan da Dicle nehrine inen bir yol daha vardır. Rivayete göre bu yolu vaktiyle “Şemsiler” kullanırmış. Diyarbakır ve Mardin’in eski sakinleri oldukları bazı eserlerde zikredilen Şemsilerin kimliği ve inançları hakkında çok fazla bilgi sahibi değiliz. Ermeni veya Süryani olduğu iddia edilen bu kadim topluluk, güneşi kutsal kabul ettiklerinden dolayı “Şemsi” diye isimlendirilmişlerdir. Mardin Kapı’da yaşadıklarına inanılan bu topluluğun gizli bir geçitle Dicle nehrine indikleri eserde dile getirilmektedir. Bu hikâye ile ilgili herhangi bir kaynağa atıf yapılmamıştır. Biz de Şemsilerin Dicle nehrine neden gizli bir yoldan gitme ihtiyacı duyduğunu merak etmiyoruz. Bunun yanı sıra Diyarbakır’ın Lalabey Mahallesi'nde yer alan Süryani Kadim Kilisesi’nin altında da bir tünel vardır. Meryem Ana Kilise ile Urfa Kapı arasında yer alan tünelin 3. yüzyıldan kalma kilise ile Urfa Kapı’nın güney burcu bitişiğindeki küçük kapı arasında olduğu söylenmektedir. Rivayete göre kilisede görev yapan rahibeler, şehir dışına çıktıklarında kimseye görünmemek amacıyla bu tüneli kullanırmış. Gizemli bir gerekçe verilmektedir: Güvenlik mi mahremiyet mi?

İlgili çalışmalarda yeraltı yolları/geçitleri konusunda verilen bir bilgi de Timur’un Diyarbakır’ı ele geçirdiği döneme ilişkindir. Bu durum şöyle aktarılıyor: “Timur’un ordularıyla Amid’e giren Yazdi, bu yeraltı geçidinin, kalenin önemli bölümlerinden biri olduğuna değinmeden geçemiyor. Onun anlattığına göre tanık olduğu bu geçit, kalenin öteki bölümleriyle bağlantılı bir dolaşım serbestliği sağlayabilmekteydi”. Burada “Yazdi” olarak zikredilen kişinin künyesi, görevi ve eseri hakkında başka bir bilgi verilmemektedir. Timur’un Diyarbakır’ı işgali sırasında onunla beraber şehre girdiği söylenen kişi muhtemelen Şerafeddin Ali Yezdî olmalıdır. Şerafeddin Ali Yezdi, Timur’un sarayında yetişen ve onun seferlerine katılan bir tarihçidir. Ali Yezdi “Zafername” adlı eserinde Diyarbakır’ın ele geçirilişi hakkında bilgi vermektedir.

Zafername’ye göre Sahipkıran (Timur), 25.04.1394 Pazartesi günü bütün ordusuyla hareket ederek Hamid/Amid’e doğru ilerledi. Dicle nehrini geçerek davullar ve zurnalar çaldırıp kaleyi kuşatma altına aldılar. Kara Osman, yılmadan ilerledi ve hisarlardan birine lağım açtı. Argunşah da başka bir hisara lağım açtı ve herkesten önce yukarı çıkarak büyük yararlılıklar gösterdi. Daha sonra bahadırlar üç dört bin yıldan beri kimsenin üstüne çıkmayı başaramadığı hisarlara çıkarak iki üç günde fethettiler. Şehirdeki sipahiler lağımlara girip ortadan kayboldular ve kimse onları bulamadı. Arkasından diğer askerler şehre girip surları yıkmaya giriştiler. Bu bilgilere göre Timur’un önde gelen kurmaylarından Karayülük Osman ile Argunşah iki ayrı lağım açarak şehre girilmesini sağlamıştır. Cümlenin devamında şehirdeki sipahilerin lağımlara girerek kaybolduğu anlatılır. Burada daha önce açılan lağımlar mı yoksa başka lağımlar mı kastedilmektedir. Bu ifade tam olarak metinde belli değildir. Kaldı ki başka lağımlar kastedilmiş olsa bile bunların nereden nereye gittiği ve mahiyeti hakkında bilgi verilmemiştir.

Diyarbakır’ın yer altı yolları hakkında kaynak verilen eserlerden birisi Dr. Edmund Nauman’ın Seyahatnamesi’dir. Edmund Naumann’a ait olduğu söylenen bilgi şöyle verilmektedir: “Kalenin yakınında eski saray, hükümet binası, jandarma merkezi ve su deposu bulunuyor. Yeni yapıların olduğu yerden kuzeye doğru duvar kalıntılarının olduğu Kale Tepesine baktım ve orada bir şeyleri fark ettim. Sorduğumda bana onların dehlizler olduğu söylendi”. Öncelikle şunu ifade edelim. Bu bilgi, Topoğraf ve Jeolog Dr. Edmund Nauman’ın “Haliç’ten Fırat’ın Kıyılarına Asya’daki Türkiye ve Anadolu Yolları Üzerine Seyahat Mektupları, Günlük Yaprakları” başlıklı seyahatnamesinde yer almaktadır. 1893 yılında Münih’de basılan seyahatnameden aktarıldığı söylenen bilgi bir dehlize işaret etse de mahiyeti hakkında başka bilgi mevcut değildir. Seyahatnamede işaret edilen dehliz şuandaki Amida Höyük’ün bulunduğu yeri işaret etmektedir. Herhangi bir inceleme ve gözleme dayanmayan dehlizin uzunluğu, özelliği ve mahiyeti hakkında bilgi verilmemiştir.  

İlgili çalışmalarda yeraltındaki yollarla ilgili Albert Gabriel’in adı da geçmektedir. Albert Gabriel, saygın bir bilim insanı olmasının yanı sıra Diyarbakır surlarının 1931 yılında yıkılmasının engellenmesinde önemli  bir rol oynamıştır. Adeta şehrin her noktasına dokunan ve şehre hayranlığını açıkça ifade eden Fransız arkeolog ve sanat tarihçisi Albert Gabriel’in “Şarkî Türkiye’de Arkeolojik Geziler” adlı eserine bakıldığında bu konuda hiçbir bilginin yer almadığı görülmektedir. Kitap ve makalede referans gösterilen bir diğer kişi Cuinet’tir. Vital Cuinet’e dayandırılan bilgi şöyledir:  “Kentin ortasında oldukça iyi korunmuş iki yeraltı stratejik yol, iki ana kaynağa bağlanır: Mardin Kapısı ve Dağ Kapısı”.  Fransız coğrafyacı ve oryantalist Cuinet, Osmanlı İmparatorluğu’nun Asya'daki sosyo-ekonomik durumunu ele aldığı “La Turquie d'Asie” eserinde bu konuya değinmektedir. 1880-1893 yılları arasında Duyun-ı Umumiye görevlisi olan Cuinet, eserinde Diyarbakır’a geniş yer ayırmıştır. Birçok konuda kıymetli bilgilerin yer aldığı eserde yer altı geçitlerine de değinmektedir. Ancak Cuinet’in konuya ilişkin bilgisi farklı konuların işlendiği bir paragrafta bir cümle olarak geçmektedir. Vital Cuinet’in yazısındaki “yeraltı” ifadesi ile ana arterin kastedildiği kanaatindeyim. Şayet yer altı kastedilmiş olsaydı, sıra dışı ve ilginç bir durumdan bahsedildiği için ilave bir bilginin verilmesi beklenirdi. Şehri kuzey-güney hattında ikiye bölen ana yolun Dağ Kapı’dan başlayıp Mardin Kapı’ya ulaştığı bilinmektedir.

Bu konuda verilen bir başka bilgi ise 1949 yılında Diyarbakır’ı ziyaret eden gazeteci Cahit Beğenç’e dayandırılmaktadır. Cahit Beğenç, “Diyarbakır ve Raman” isimli kitabında şunları aktarmaktadır: İki seneden beri Diyarbakır belediyesini başarı ile idare etmekte olan Belediye başkanı Abdülkadir Cizrelioğlu’ndan bazı malumat rica ettim. Cevaben, “Diyarbakır’ın altı kayadır. Fakat sert kayalar hendek hendek yarılmış, kanalizasyon yapılmıştır. Kanalizasyonu uzunluğu 30 kilometredir. Hiçbir arızası yoktur”. Belediye Başkanı Abdülkadir Cizrelioğlu’nun verdiği bu bilgilerden hareketle şehirde yer altı tünellerinin olduğunu söylemek çok zorlama bir değerlendirmedir.

 

 

 

 



Bu yazı 1262 defa okunmuştur.

FACEBOOK YORUM
Yorum

YAZARIN DİĞER YAZILARI

YAZARLAR
ÇOK OKUNAN HABERLER
  • BUGÜN
  • BU HAFTA
  • BU AY
SON YORUMLANANLAR
  • HABERLER
  • VİDEOLAR
HABER ARŞİVİ
GAZETEMİZ

HABER ARA
Bizi Takip Edin :
Facebook Twitter Google Youtube RSS
YUKARI