Bugun...


Ramazan Aktaş

facebook-paylas
Diyarbakır’ın Görünmeyen Duvarı
Tarih: 21-11-2025 00:02:00 Güncelleme: 21-11-2025 00:02:00



Diyarbakır’ın iki yakasında iki ayrı hikaye yazılıyor. Bir yanda Bağlar,  dar sokaklarında çocuk sesleri yankılanan, duvarlarına hayatın izleri sinmiş eski mahalleler… Diğer yanda Kayapınar, geniş bulvarları, yüksek siteleri ve lüks kafeleriyle şehrin “modern yüzü”.
Aralarında sadece birkaç kilometre var; navigasyon açsan beş dakika bile sürmez. Ama aslında iki mahalleyi ayıran şey, mesafeden çok bir yaşam biçimi, bir kader çizgisi, bir adalet meselesi.
Kayapınar’da sabah kahvaltısı mekanlarda başlıyor; aynalı camların önünde arabalar parlıyor. İnşaat sesleri artık fon müziği gibi, her gün yeni bir bina, yeni bir site, yeni bir yaşam tarzı yükseliyor. İnsanlar geleceğini planlıyor, nefes alacak park buluyor, çocuklar düzenli okullara gidiyor.
Bağlar’da ise aynı saatlerde telaş başka türlü akıyor. Minibüslerde omuz omuza yolculuk, fırın önlerinde kuyruk, işine yetişmeye çalışan insanların yüzünde erken uyanmış yorgunluk… Sokak aralarında top oynayan çocukların neşesi bile zaman zaman hayatın ağırlığını taşıyor. Pencerelerde çamaşırların yanı sıra umutlar da asılı.
Güneş ikisine de aynı doğuyor ama gölgeler farklı düşüyor.
Şehrin modernleşen yüzü büyüdükçe, diğer tarafın sessizliği biraz daha derinleşiyor. Bağlar’ın duvarlarına yazılan çocuk isimleri, Kayapınar’daki duvarlarda “satılık daire” ilanlarına dönüşüyor. Beton yükseldikçe fark da yükseliyor; sadece binalar değil, hayatların arasındaki mesafe de kat kat artıyor.
Ofis ise tam bu iki dünyanın arasında duruyor. Geçmişe tanıklık eden bir gölge gibi… Eskiden şehrin kalbi oralarda atardı; herkes alışverişini oradan yapar, dostluklar orada başlar, dedikodu bile aynı sokaklarda dolaşırdı. Şimdi o caddeler biraz gürültü, biraz karmaşa, biraz da eski anıların tozu ile kaplı.
Diyarbakır değişti, büyüdü, gelişti ama değişimin yönü herkese eşit dağılmadı. Bir taraf vitrin gibi ışıl ışıl; diğer taraf, vitrinin arka odası gibi biraz ihmal edilmiş.
Oysa bir şehir, zenginle fakirin aynı bankta oturabildiği oranda güzeldir. Aynı parka gölge düşürebildiği oranda insancıldır. Eğer bu görünmeyen duvarı yıkmak istiyorsak, sadece bulvarları değil, arka sokakları da güzelleştirmeliyiz. Şehir dediğin, sadece “yüksek yapılar” değil; aynı zamanda “yüksek gönüller” ister.
Çünkü Diyarbakır’ın hikayesi bir mahallenin değil, bütün mahallelerin hikayesidir. Bir tarafı eksik olursa, şehir tamamlanmaz. Sesler birleşmeden, sokaklar birbirine karışmadan, insanlar aynı sofrayı paylaşmadan bu hikaye yarım kalır.
Ve belki de bu şehrin en güzel cümlesi yeniden “komşuluk” kelimesiyle başlar. Kapılar biraz daha açık, yürekler biraz daha geniş olursa, hiçbir duvar  ister görünür olsun ister görünmez bizi birbirimizden ayıramaz.



Bu yazı 103 defa okunmuştur.

FACEBOOK YORUM
Yorum

YAZARIN DİĞER YAZILARI

YAZARLAR
ÇOK OKUNAN HABERLER
  • BUGÜN
  • BU HAFTA
  • BU AY
SON YORUMLANANLAR
  • HABERLER
  • VİDEOLAR
HABER ARŞİVİ
GAZETEMİZ

HABER ARA
Bizi Takip Edin :
Facebook Twitter Google Youtube RSS
YUKARI