Bugun...


Ramazan Aktaş

facebook-paylas
Kaybolan Yüzyıl: Kürt Sorununun Bedeli – 8
Tarih: 16-10-2025 00:01:00 Güncelleme: 16-10-2025 00:01:00


 

2015 yılı… Türkiye’nin yakın tarihine kara bir çizgi gibi kazındı. Bir zamanlar barış umutlarının filizlendiği, anaların gözyaşlarının dineceği, silahların susacağı bir masa vardı. O masa devrildi. Sandalyeler savruldu, çay bardakları kırıldı, umutlar paramparça oldu. O günden beri siyasetin dili yeniden sertleşti; barış değil, “güvenlik” konuşulmaya başlandı.
Devleti yönetenlerin dilinde tek bir kelime vardı: “Önce güvenlik.” Çözüm sürecinin getirdiği yumuşama yerini demir yumruğa bıraktı. Şehirlerde hendekler kazıldı, barikatlar kuruldu, mahalleler savaş alanına döndü. Sokağa çıkma yasaklarıyla hayat durdu, binlerce insan yerinden oldu, yuvalar dağıldı. Oysa masa devrilmeseydi, harcanan milyarlar savaş araçlarına değil eğitime, kalkınmaya harcanacaktı. Gençler dağlara değil üniversitelere gidecekti. Ama olmadı. Bir kez daha silah kazandı, halk kaybetti.
O dönemden bir yaşlı adamın sözü hala hafızalarda: “Biz gençken kardeşçe yan yana oturrduk. Şimdi torunlarımız birbirine selam vermeye korkuyor.” Bir cümle bazen kitaplardan daha çok şey anlatır. Çünkü bu topraklarda savaşın en ağır bedelini hep sıradan insanlar ödedi.
Siyaset 2015’ten sonra öyle bir sertleşti ki, “barış” kelimesi bile tehlikeli hale geldi. Bir milletvekili “çözüm” dese, “hain” damgası yiyor; bir gazeteci barışı yazsa, “terör sevici” ilan ediliyordu. Köy kahvesindeki yaşlıların sohbeti bile değişmişti:
— “Barış olsaydı iyi olurdu.”
— “Aman dikkat et, seni yanlış anlarlar.”
— “Bizim köyde barış kelimesi bile şifre oldu.”
Gülüşmelerin arkasında bir acı vardı: İnsanlar artık barışı fısıltıyla konuşuyordu.



Bu yazı 230 defa okunmuştur.

FACEBOOK YORUM
Yorum

YAZARIN DİĞER YAZILARI

YAZARLAR
ÇOK OKUNAN HABERLER
  • BUGÜN
  • BU HAFTA
  • BU AY
SON YORUMLANANLAR
  • HABERLER
  • VİDEOLAR
HABER ARŞİVİ
GAZETEMİZ

HABER ARA
Bizi Takip Edin :
Facebook Twitter Google Youtube RSS
YUKARI