Bugun...


Ramazan Kulu

facebook-paylas
Belge Sizde, Sorumluluk Vatandaşa: Bir Kurumsal Akıl Tutulması
Tarih: 26-12-2025 00:03:00 Güncelleme: 26-12-2025 00:03:00


 

Türkiye’de vatandaşın devletle imtihanı çoğu zaman aynı cümlede düğümlenir:
“Belgeyle gel.”
Oysa mesele belge değil, niyettir.
Mesele arşiv değil, sorumluluktur.
Ve bazen mesele, vatandaşı ciddiye alıp almamaktır.

Diyarbakır Bağlar Batı Çanakçı Mahallesi’nde yıllar önce yapılan kadastro çalışmalarında oluşan yüzölçümü ve sınır hataları, Tapu ve Kadastro Müdürlüğü’nün kendi kayıtlarında mevcuttur. Bunu iddia eden sıradan bir vatandaş değil; satış işlemleri sırasında bizzat tapu memurlarının alıcıları uyardığı bir gerçektir.
Yani hata biliniyor.
Yani sorun farkında olunuyor.
Yani devletin elindeki belgeler, devletin kendi personeli tarafından teyit ediliyor.
Ama ne hikmetse iş bu hataların düzeltilmesine gelince, top vatandaşa atılıyor.
“Kadastro müdürlüğüne inanır kılan belge ile başvurmanız gerekmektedir.”

Burada durup sormak gerekiyor:
Belge kimin arşivinde?
Kadastro haritasını kim çizdi?
Ölçümü kim yaptı?
Bu hatanın kaynağı kim?
Vatandaş mı?

Devletin yaptığı ölçümde hata varsa, bunun ispat yükünün vatandaşa yüklenmesi hangi akla, hangi hukuka, hangi vicdana sığar? Vatandaş, devletin kendi ürettiği hatayı yine devlete kanıtlamakla neden mükellef tutulur?
Bu yaklaşım hukuki bir zorunluluktan çok, açık bir bürokratik kaçış refleksidir.

Daha da vahim olan şudur: Tapu memuru satış sırasında “burada tutarsızlık var” diyerek uyarabiliyor; fakat aynı kurum, iş düzeltmeye gelince “bunu belgeyle ispatla” diyebiliyor.
Bu açık bir çelişkidir.
Bu, kurumsal hafızanın inkârıdır.
Bu, vatandaşı ciddiye almamaktır.

CİMER’e yapılan başvurular, vatandaşı kurumlar arasında dolaştırmak için değil; sorunları çözmek, kamu idaresini harekete geçirmek için vardır. Kurumların sorumluluktan kaçma zırhı değildir.
Devlet hatasını kabul ettiğinde küçülmez.
Aksine adaletle büyür.
Ancak devlet, hatasını bildiği hâlde düzeltmiyorsa; vatandaşına “sen kanıtla” diyorsa; kendi arşivinde bulunan belgeleri vatandaştan talep ediyorsa, burada artık teknik bir mesele değil, açık bir vicdan sorunu vardır.

Kadastro bir mühendislik faaliyetidir.
Ama mülkiyet hakkı anayasal bir haktır.
Ve mülkiyet hakkı, “belge getir” kolaycılığına kurban edilemeyecek kadar değerlidir.
Bugün Diyarbakır’da yaşanan bu tablo, yarın başka bir şehirde başka bir vatandaşın karşısına çıkacaktır. Çünkü bu mesele bireysel değil, sistematiktir.

Vatandaş devlete başvurmuş,
devlet ise vatandaşı yormayı tercih etmiştir.
Bu bir isyan değil, bir hatırlatmadır:
Devlet vatandaşı sınamak için değil, hakkını korumak için vardır.



Bu yazı 980 defa okunmuştur.

FACEBOOK YORUM
Yorum

YAZARIN DİĞER YAZILARI

ÇOK OKUNAN HABERLER
HABER ARA
GAZETEMİZ

YAZARLAR
SON YORUMLANANLAR
  • HABERLER
  • VİDEOLAR

Web sitemize nasıl ulaştınız?


nöbetçi eczaneler
YUKARI