Diyarbakır’ın Bağlar ilçesinde binlerce vatandaşın zihnini kemiren ortak bir sorun var: hisse tutarsızlığı. Görünürde birkaç rakamdan ibaret gibi duran bu problem, gerçekte insanların yıllardır emek vererek sahip olduğu toprakları belirsizliğe iten, aileleri mağdur eden, yatırımları durduran, hukuki süreçleri çıkmaza sokan bir yaraya dönüşmüş durumda.
Bugün Bağlar ilçesinin bazı bölgelerinde yaşanan parsel uyuşmazlıkları, geçmişte yapılan kadastro hatalarının acı bir mirası olarak karşımıza çıkıyor. Zamanında görevini titizlikle yürütmesi gereken bazı kadastro elemanlarının “mütekasil”, yani özensiz ve dikkatsiz davranışlarının faturasını şimdi vatandaş ödüyor. Yıllar önce yapılan bir ölçüm hatası, eksik bir kayıt, yanlış bir sınır çizimi… Ve sonuç: Mülkiyet kavgası, dava üstüne dava, kapısı aşınmış kurumlar, yıllardır uzayan mağduriyetler.
Oysa bir devletin en temel görevi, vatandaşının mülkiyet hakkını korumaktır. Tapu güvenliği, hukukun ve sosyal düzenin bel kemiğidir. Eğer bir ülkede vatandaş, “Acaba tapum doğru mu?” şüphesiyle yaşamaya başlarsa, orada güven duygusu sarsılır, düzen yara alır.
Bugün yüzlerce insan, “Benim hakkım nerde başlıyor, komşumunki nerede bitiyor?” sorusunun peşinde hukuk koridorlarında çırpınıyor. Kimisi tarlasına giremiyor, kimisi evinin temelini atamıyor, kimisi miras paylaşamıyor… Bir hata yüzünden ömürler tükeniyor.
Artık bu tabloya bir son verilmelidir.
Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü, Diyarbakır’da bu kronikleşmiş soruna karşı acil bir düzeltme ve inceleme çalışması başlatmalıdır. Modern ölçüm teknikleri, yeniden sınır tespiti, yerinde inceleme, hızlı çözüm masaları… Bunlar devletin elinde olan imkânlardır; mesele yalnızca irade gerektirir.
Bu insanlar devletten bir lütuf istemiyor. Sadece kayıtlarda yapılan hataların düzeltilmesini, hakkın sahibine teslim edilmesini talep ediyor. Bu, hem hukuki hem vicdani hem de insani bir zorunluluktur.
Sesimizi duyan olur mu bilmem…
Ama şunu biliyorum:
Bir toplumun adalet terazisi, en küçük parselin sınırında bile sınanır.
Diyarbakır’daki bu mağduriyet çözüldüğünde sadece tapular düzelmiş olmayacak; devletin vatandaşına verdiği güven de yeniden tahkim edilmiş olacaktır. Artık söz, yetkililerde.
