Ekonomik dalgalanmaların, enflasyonun ve belirsizliklerin insanın yüreğini daralttığı bir dönemde yaşıyoruz. Böyle bir zamanda parayı korumak, büyütmek ve doğru adımı atmak artık bir tercih değil; hayati bir zorunluluk. Çünkü para, durduğu yerde durmaz. Ya erir ya da doğru elde değer kazanır.

Peki yatırım yolculuğunda hangi seçeneğin hangi yolda yürüdüğünü nasıl anlayacağız? İşte yatırımcının önüne çıkan üç temel rota:

1. “Param erimesin, güvenli limanda dursun.” diyorsan: ALTIN
Altın, çağlar boyu değerini korumuş bir emniyet kemeri gibidir.
Ekonomiler sallanır, piyasalar dalgalanır, trendler değişir ama altının itibarı sarsılmaz.
“Ben büyük risk istemem, elimdeki değer kaybolmasın yeter.” diyen herkesin sığındığı liman altındır.

2. “Hem param değer kazansın hem aylık masrafım çıksın.” diyorsan: TEMELDEN DAİRE
Temelden alınan bir daire, bugünün fiyatıyla yarının gelir kapısını açar.
Bir yandan prim yapma ihtimali, diğer yandan düzenli kira gelirinin sağladığı nefes…
Hem kazanç hem düzen isteyenlerin tercihi nettir: Gayrimenkul.

3. “Ben zengin olmak istiyorum.” diyorsan: ŞEHRE YAKIN HAM ARAZİ
Bugün boş arazi gibi duran birçok yer, dün büyük şehirlerin en değerli merkezleriydi.
Şehir büyüdükçe sınırlar dışa doğru genişler ve bu genişleme en çok şehre yakın ham arazilerin sahibine kazandırır.
Arazi, sabırlı yatırımcının ödülüdür; ileri görüşlünün, fırsatı erken görenin sermayesidir.
Bir gün yol geçer, bir gün imar gelir, bir gün şehrin nefesi senin arazine dayanır…
Sonra küçük bir yatırım büyük bir servete dönüşür.

Son söz…
Yatırım bir bakış meselesidir. Kiminin derdi parasını korumaktır, kiminin hayalleri büyüktür.
Ama konu ne olursa olsun, tercih nettir:

Değer korumak istiyorsan: Altın

Hem kazanç hem düzen istiyorsan: Temelden daire

Büyük sıçrama yapmak istiyorsan: Şehre yakın ham arazi

Para, cesaret edenin tarafını seçer.
Sen yeter ki aklını doğru yere, niyetini doğru hedefe yönelt.
Gerisi kazancın hikâyesi…