Niğde Belediyespor karşısında alınan 3-0’lık mağlubiyet, sadece puan kaybı değil; Diyarbekirspor’un sahadaki ruhsuzluğunun, organizasyonsuzluğunun ve tepkisizliğinin somut bir göstergesiydi. Yeni Başkan yeni yönetim,ve yeni hoca ilk maçlarında sınıfta kaldı.
Maç boyunca sahada ne bir oyun planı ne de direnç emareleri görüldü. Bu durum artık münferit bir zayıflık değil, yapısal bir sorunun işareti.
Plan Olmazsa Sürpriz de Olmaz
Youtube kanalında seyrettim.Sahaya yansıyan tablo, ne bir “oyun kurgusu” ne de belirgin bir strateji içeriyordu. Niğde Belediyespor gibi deplasmanda ilk galibiyetini Diyarbekirspor karşısında bulduğu ilk yarıda soyunma odasına mutlu girdi.ikinci yarıda 3’üncü golü rakip kaleye gönderdi ve Diyarbekirsporu oyundan adeta sildi. Gelelim Diyarbekirspor’a farkı yüksek bir rakibe karşı organize savunma yapmaz, geçiş oyununa hazırlanmaz ve topu kazandığınızda ikinci bölgede ne yapacağınızı bilmezseniz, sonuç kaçınılmaz olur: Rakip oynar, siz izlersin’
Yeni Teknik direktör Mehmet Sedef in maç hazırlığı bu bağlamda ciddi biçimde sorgulanmalı. Temas gücüyle bilinen Uğur Utlunun sol bekte görevlendirmek, zaten sınırlı olan kadro yapısını iyice bozdu. Fiziksel olarak yetersiz, zihinsel olarak ise maça hiç hazırlanamamış bir takım izledik. Bu tabloyu “eksikler vardı” bahanesiyle açıklamak inandırıcı değil.
Tepkisizlik En Büyük Problem
Mağlubiyet, futbolun doğasında var. Ancak Diyarbekirspor’un asıl problemi, sahadaki mutlak tepkisizlik. Ne bir hırs, ne bir direnç, ne de bir reaksiyon… Hafta boyunca sosyal medyada ve kamuoyunda yapılan motivasyon çağrılarına rağmen, takımda kıpırdanacak bir ruh hali dahi yoktu.
Tribünler de Sessizdi
Diyarbekirspor’un İlk maçına çıktı ve bu ruhsuz performansında yalnızca futbolcular ve teknik heyet değil, tribünler de sınıfta kaldı. Maç öncesi yapılan kareografi elbette anlamlıydı ama destek sadece koreografiyle sınırlı kaldı. Maç boyunca tribünlerin coşkusu sahaya yansımadı. Taraftar, sahadaki oyuncular ve kenardaki teknik heyet gibi adeta 90 dakika boyunca uyudu.
Tribünler daha çok bir futbol maçında değil, bir sinema salonunda gibiydi. Oysa bu takımın en büyük gücü, iç sahadaki atmosfer olmalıydı. Tepki vermeyen bir takımın yanında, tepki vermeyen bir taraftar profili Diyarbekispor’un ateşini daha da söndürüyor.
Sonuç olarak; Diyarbekirspor yalnızca saha içindeki oyunu değil, kulübün genel reflekslerini de sorgulamak zorunda. Umarız bu uyarılar çok geç kalmadan karşılık bulur.