Bazı hakikatler vardır; insanın yüzüne tokat gibi çarpar ama yine de kimse üzerinde durmaz. Bugün o hakikatlerden birini, bizzat yaşayan biri olarak anlatmak zorundayım: Dijital çağın tam ortasında, hâlâ dijital engelli hâline getirilen insanlar ve engelli bireylerin dijital dünyaya erişimde yaşadığı görünmez acılar…
Ben bunu dışarıdan gözlemleyen biri değilim; birebir yaşayan, her gün dijital eşitsizlikle, bilinçsiz tutumlarla ve duyarsız bakışlarla mücadele eden bir insanım. Ve artık susmanın değil, konuşmanın zamanı geldi.
BİLİKSİZLİK SADECE EĞİTİMSİZLİK DEĞİLDİR, BENCİLLİKTİR
Ailelerde büyük bir kesim, dijital dünyanın sadece eğlence ve tüketimden ibaret olduğunu sanıyor.
Telefonu, tableti, bilgisayarı sadece oyun oynanan, video izlenen araçlar olarak gören bu zihniyet, kendi çocuklarını ve aile bireylerini dijital engelli hâline getiriyor.
Bilinçsiz bir aile;
• Çocuğuna dijital okuryazarlığı öğretmez,
• Engelli bireyin teknolojiyi nasıl kullanarak hayatını kolaylaştıracağını bilmez,
• Dijital güvenlik konusunda en temel bilgileri aktarmaz,
• Ve sonra da “Bizim çocuk niye geri kaldı, niye adapte olamadı?” diye yakınır.
Oysa sorun teknoloji değil; sorun sorumluluktan kaçan, öğrenmekten korkan bir yetişkin zihniyetidir.
ENGELLİLERİN DİJİTALLEŞMESİ LÜTUF DEĞİL, HAKTIR!
Engelli vatandaşların dijital dünyaya erişimi hâlâ “olsa da olur” gözüyle bakılıyor.
Bir ekran okuyucunun, bir işitme destek uygulamasının, bir akıllı ev sisteminin engelli bir bireyin hayatında neleri değiştireceğini bir bilseniz…
Ben size söyleyeyim:
• Görme engelli bir birey, ekran okuyucu ile dünyayı okuyabilir.
• Bedensel engelli biri, akıllı ev sistemleriyle bağımsız yaşayabilir.
• İşitme engelli biri, gerçek zamanlı altyazı sistemiyle iletişime katılabilir.
• Öğrenme güçlüğü olan bireyler, dijital araçlarla eğitimde hız kazanabilir.
Ama gelin görün ki bazı aileler hâlâ bunu “gereksiz masraf”, “boş iş”, “çocuk bunları ne yapsın” diye küçümseyebiliyor.
Asıl engel burada başlıyor: Zihniyet engeli.
“HEM ENGELİ VAR HEM DE TEKNOLOJİYİ Mİ ÖĞRETSİN?” DİYENLERE
Bu cümleye çok rastladım.
Ve her duyduğumda içimden şunu dedim:
Evet, tam da o yüzden öğrenecek!
Çünkü dijital dünya, engelli bireyler için sadece bir kolaylık değil; bağımsız yaşama hakkı demektir.
Engelli bir bireyin teknolojiden uzak tutulması, onun toplumdan koparılması, geri bırakılması ve hatta onurunun zedelenmesi anlamına gelir.
Her engelin bir çözümü vardır ama cehaletin çözümü için önce farkındalık gerekir.
DİJİTALLEŞME, ENGELLİ İNSANLAR İÇİN BİR NEFES KAPISIDIR
Bugün birçok engelli birey, teknoloji sayesinde hayata tutunuyor.
Bir iş buluyor, bir eğitim alıyor, bir sosyal hayata karışıyor.
Bir engelliye tablet vermek, telefon öğretmek, uygulama göstermenin ne büyük bir değişim yarattığını bilenler çok az.
Ama çoğu aile hâlâ bu farkı göremiyor.
Çünkü onlar için teknoloji yalnızca bir oyalanma aracı.
Bizim için ise hayata bağlayan bir köprü.
ASIL SORU ŞU:
Dijital dünya mı engelli?
Yoksa biz mi engelli bırakıyoruz?
Cevabını hepimiz biliyoruz ama söylemekten çekiniyoruz.
Engelli bireylerin önüne konan gerçek engel bacaklarında, kollarında, gözlerinde, kulaklarında değil; onlara yol açması gereken insanların cehaletindedir.
AÇIKÇA SÖYLÜYORUM: DEĞİŞİME EN ÇOK İHTİYACI OLANLAR ENGELLİLER DEĞİL, AİLELERİDİR
Aile bilinçlenmeden, toplum bilinçlenmez.
Aile öğrenmeden, engelli birey güçlenmez.
Aile dijitalleşmeden, engelli birey dijitale adım atamaz.
Bu nedenle buradan tüm ailelere sesleniyorum:
• Dijital okuryazarlığı öğrenmekten kaçmayın.
• Engelli bireyleri “acınacak” değil, “güçlenecek” insanlar olarak görün.
• Dijital araçları bir lüks değil, bir gereklilik olarak kabul edin.
• Teknolojiye değil, bilgisizliğe mesafe koyun.
Çünkü unutmayın:
Engelli bir bireyin yolunu açan her adım, sizin insanlığınıza yazılır.
Dijital çağdayız ama hâlâ dijital bilince ulaşamamış aileler, çağı geri çekiyor.
Engelli bireylerin önündeki engel teknoloji değil;
öğrenmeye kapalı, duyarsız ve bilinçsiz bir zihniyet.
Ben bir engelli olarak değil;
Bir insan olarak söylüyorum:
Biz teknolojiye hazırız.
Peki ya siz?