Bu şehirde liyakatli insan mı yok, yoksa yıllardır görmezden gelinen bir gerçek mi var?
Diyarbakır’da bir atama yapılacaksa dışarıdan…
Bir organizasyon planlanacaksa dışarıdan…
Danışman alınacak, uzman çağrılacak, yönetici belirlenecekse yine dışarıdan…
Hatta en basit görevlendirmelerde dahi tercih edilen isim, çoğu zaman bu şehrin insanı değil.
Peki neden?
Bu şehirde üniversitelerden mezun olmuş, kendini geliştirmiş, yıllarını alanında harcamış yüzlerce donanımlı insan var.
Tecrübesiyle, eğitimiyle, sahadaki karşılığıyla hazır bekleyen bir nesil var.
Ama ne zaman bir pozisyon ortaya çıksa, tercih hep tanıdık bir çevreden, başka bir şehirden, çoğu zaman burayı tanımayan birinden yana kullanılıyor.
Uzakta Olanın Yakına Olan Gücünden Fazla mı?
Oysa bir yeri yönetmek için önce orayı hissetmek gerekir.
Sokağını, insanını, tarihini, nabzını bilmeden; sadece dosyalardan, raporlardan o şehri anlayamazsınız.
Ama görünen o ki; dışarıdan gelenin etkisi, içerideki liyakatten daha kıymetli kabul ediliyor.
Buradaki gençler sadece izlemekle yetiniyor.
Birikimi olanlar sessizce geri çekiliyor.
Umudu olanlar başka şehirlere göç ediyor.
Bu Şehir Görünmeyeni Değil, Görmezden Gelineni Taşıyor
Yıllardır Diyarbakır’ın potansiyeli dışarıdan bakılarak değerlendiriliyor.
Buranın insanına “sen olmazsın” deniliyor ama aynı işleri dışarıdan gelen biri rahatlıkla yapabiliyor.
Ve bu döngü kırılmadığı sürece, şehrin kendi yetişmiş kadrolarına alan açılmadığı sürece, gerçek bir yerel kalkınmadan söz edilemez.
Birilerinin dostu, akrabası ya da mensubu olmak; bu şehirde yaşamış, bu şehir için üretmiş olmaktan daha kıymetli hale getirilmiş durumda.
İşte tam da bu yüzden, asıl liyakat, hep dışarıda aranıyor.
Yerelliği ve Liyakati Yeniden Düşünme Vakti
Bir şehrin ayağa kalkması için önce kendi insanına inanması gerekir.
Bu topraklarda yetişen insanları görmeden, tanımadan, değerlendirmeden alınan her karar, eksik kalmaya mahkûmdur.
İthal isimlerle değil, yerli zihinlerle ancak gerçek gelişim sağlanabilir.
Diyarbakır’ın artık kendisine dönmesi gerekiyor.
Kendi çocuklarına, kendi fikirlerine, kendi projelerine kulak vermesi gerekiyor.
Çünkü dışarıdan gelenler geçici olur, ama bu toprakların evlatları kalıcıdır.
Bu Şehir Kendi Yolunu Çizmeli
Bugün Diyarbakır’ın ihtiyacı; daha çok dış ses değil, içerideki sessizliğe kulak vermektir.
Çünkü bu şehir sadece problem üretmiyor; aynı zamanda çözüm de yetiştiriyor.
Ve artık çözümün bir parçası olmak için Diyarbakır’ın evlatlarına güvenmek gerekiyor.