Her gün siber güvenlik alanında çalışan biri olarak, bilgisayar ekranının ardında ne kadar büyük bir dünya döndüğünü yakından görüyorum. Fakat bu dünyanın ne kadar tehlikeli olabileceğini, belki de en çok çocuklarımız söz konusu olduğunda anlıyoruz.
Teknoloji artık çocuklarımızın oyun alanı. Akıllı telefonlar, tabletler, çevrim içi oyunlar, sosyal medya platformları… Hepsi birer eğlence kapısı gibi görünse de, bu kapının ardında siber zorbalıktan dijital istismara, gizlilik ihlallerinden oltalama saldırılarına kadar uzanan bir risk zinciri var.
Biz siber güvenlik uzmanları, sistemleri korumak için duvarlar örüyoruz. Ama asıl savunmasız nokta, o sistemlerin içinde büyüyen çocuklarımız. Onların güvenliği sadece antivirüs programlarıyla ya da güçlü şifrelerle sağlanmıyor. Gerçek koruma, ebeveyn farkındalığıyla başlıyor.
Ebeveyn denetim araçları (parental control) bugün birçok cihazda mevcut. Uygulama süreleri sınırlanabiliyor, zararlı içerikler filtrelenebiliyor, konum bilgisi takip edilebiliyor. Ancak bu araçların en güçlü yanı teknolojik değil, eğitsel yanıdır. Çünkü amaç çocuğu sadece “izlemek” değil, dijital dünyada bilinçli bir birey haline getirmektir.
Unutmayalım; yasaklamak, çocukları korumaz. Aksine, meraklarını yeraltına iter. Onlara neden bu önlemleri aldığımızı anlatmak, dijital gizlilik kavramını öğretmek, sahte hesapları ayırt etmeyi göstermek—işte gerçek ebeveyn denetimi budur.
Bir güvenlik duvarı, ancak arkasında bilinçli bir kullanıcı varsa işe yarar. Bu yüzden diyorum ki: Çocuğunuzun ekran süresini kısıtlamak kadar, ekranın ardındaki riskleri konuşmak da sizin göreviniz.
Siber güvenlik sadece bizim işimiz değil; artık her ebeveynin, her ailenin sorumluluğudur.
