Dava, Kişilerin Ardına Saklandığı Bir Gölge Değildir!
Şehrin dinamikleri ortadayken, belediye kurumlarının ve parti yöneticilerinin hatalarının arkasına dini yapıları, kurumsal kimlikleri ve ideolojileri saklaması artık kimseyi kandırmıyor.
Diyarbakır’ın her taşı, her sokağı, her nefesi bize şunu fısıldıyor:
“Eskiyi unutan, yeniyi de tutamaz!”
Bugün şehir; kurumların, belediye yönetimlerinin ve parti kadrolarının bir kısmında yıllardır kök salmış bir hastalığı seyrediyor: Sorumluluktan kaçma, hatayı başkalarına yıkma ve bunun için dini kavramları, kurum kimliğini, parti ideolojisini kullanma alışkanlığı…
Hani bir söz vardır:
“Elinizdekileri kaybetmeyin de, kazandıklarınız sizin olsun.”
Ama bu şehirde kimi yöneticiler, ellerindekinin kıymetini bilmediği gibi, kaybettiklerini de milletin sırtına fatura etmeye çalışıyor.
DİNİ DEĞERLERİN ARKASINA SAKLANMA AYIBI
Bu şehirde kimsenin bilmediği bir gerçek yok:
Kurumda işler aksarsa, belediyede bir hata yapılırsa, teşkilatta iletişim koparsa…
Hemen klasik bir cümle gelir:
“Allahualem haberim yoktu.”
Hadi oradan!
İnsanı kandırırsın, makamını kandırırsın, belki koltuk deliğini bile kandırırsın…
Ama bu milletin vicdanını, bu şehrin hafızasını kandıramazsın!
Diyarbakır’ın örf ve adetlerinde, İslam’ın en temel inancında yalanın, yan çizmenin, suçu gizlemenin yeri var mı?
Yok!
Olmadı, olmayacak!
Ama gel gör ki bazı yöneticiler hatalarının üzerini örtmek için en kutsal kavramları bile kalkan olarak kullanıyor.
Bunu yaparken de toplumu hafife alıyorlar.
KURUMSAL KİMLİKLERİNİ SİPER EDENLER
Bir hata yaparsınız, olur.
Ama her hatada belediyeyi, partiyi, kurumu öne sürmek…
Bu milletin sinir uçlarıyla oynamaktır.
Kişisel ayıplarınız yüzünden koskoca bir kurumu zan altında bırakmaya ne hakkınız var?
Kendi sorumsuzluğunuzu, pasifliğinizi, gafletinizi;
“Parti böyle dedi”,
“Belediye böyle istedi”,
“Teşkilat böyle uygun gördü”
diyerek perdelemek hangi vicdana sığar?
Kurumlar sizden ÖNCE vardı, sizden SONRA da olacak.
Ama itibarlarını sizin kadar hızlı yıpratan bir dönem daha olmadı.
DİYARBAKIR’IN DİNAMİKLERİNİ OKUYAMAYANLAR
Bu şehir;
derin hafızalı bir şehir,
sözün ağırlığını bilen bir şehir,
yüzüne gülüp arkasından iş çevireni hemen ayıklayan bir şehir…
Diyarbakır’ın insanı net insandır.
Gözünün içine bakar ve anlar.
Bu yüzden kimse burayı kendi küçük hesaplarına meze yapmasın!
Bugün belediyelerde yaşanan yönetim zaaflarının, parti teşkilatındaki kopuklukların, kurumlarda yıllardır süren liyakat sorunlarının sebebi; eskileri yok sayarak, geçmiş tecrübeyi çöpe atarak “yenilik” adı altında yapılan göstermelik hamlelerdir.
Yeni yüz ararken davanın yükünü yıllarca omuzlayanları görmezden geldiler.
Sonra da soruyorlar:
“Niye bağlar koptu?”
E çünkü kopardınız!
E çünkü küçümsediniz!
E çünkü vefayı unuttunuz!
ZENGİNLERİN MASASINDA ÖLEN DAVA BİLİNCİ
Bugün dava kimlerin elinde?
Diyarbakır bunu çok iyi görüyor.
Lüks masaların, gösterişli düğünlerin, arbanesiz taziyelerin eksik kalmadığı sofralarda büyüyen bir “yeni dava adamlığı” çıktı karşımıza.
Eskinin omuz omuza yürüyen, birbirini kollayan, birlikte yük taşıyan teşkilat ruhu…
Yerini fotoğraf çektirirken ortaya çıkan “sahte dava romantizmine” bıraktı.
Halk nerede?
Taban nerede?
Millet nerede?
Kayıp!
Çünkü bağ koptu.
Çünkü “dava” kelimesi bazıları için artık sadece bir sosyal medya süsü…
PARTİ İDEOLOJİLERİNİ AYIPLARINA PERDE EDENLER
Bir başka büyük mesele:
Kişisel hatalarından dolayı partiye zarar verenler, sonra çıkıp hatayı parti disiplinine, ideolojik duruşa veya geleneklerine yıkıyor.
Hayır!
Bu millet artık bunu yemiyor!
Diyarbakır’ın ve Türkiye’nin hiçbir yerinde bir kişinin ayıbı, bir davanın üzerine yazılamaz.
Bir yöneticinin kibri, bir belediye başkanının lakaytlığı, bir teşkilatçının disiplinsizliği;
ideolojinin suçu değildir!
İslami yapıların arkasına saklanmak mı?
Bir hata yapınca “biz dava adamıyız” diyerek kendine dokunulmazlık zırhı mı biçmek?
Olmaz!
Yakışmaz!
Bu topluma da dine de ihanettir.
SON SÖZ VE YARINA NOT
Belki bu yazı birilerinin hoşuna gitmeyecek.
Belki birileri “boş ver, kim okuyacak?” diyecektir.
Ama bu şehirde hâlâ vicdanı diri, dava bilinci sağlam, millet sevgisi yüreğinde olan insanlar var.
Onlar için söylüyorum:
Bu dava şahısların değil, makam şımarıklarının hiç değil.
Bu dava, milletin derdini kendine dert edenlerin davasıdır.
Ve o insanlar hâlâ burada!
Görmek isteyene, duymak isteyene, omuz vermek isteyene…
Sözüm nettir:
Elinizdekileri kaybetmeyin de, kazandıklarınız sizin olsun!
Hazmedebilen hazmetsin, hazmedemeyen kusar.
Bugünü yazdım, yarına notumu düştüm.
